İLAHİ DİNLERDE HİCRET

Yazar : Mahmut TOPUZ

Yayınevi : Çağlayan Yayınevi

 

GİRİŞ

İlahi takdir, denizlerde kıpır kıpır dalgalanan suyu güneşle buharlaştırır, hicretle kanatlandırır ve göklere yükseltir. Böylece dağ gibi dalgalara mukabil, gökyüzünde öbek öbek bulutlar yaratır. Sonra bu bulutlan da yeni hicretlere tâbi tutar; dağlar gibi bulutlar gökyüzünde gök gürültüleri ve şimşekler saçarak sonsuz bir karmaşa gibi gözüken, son derece muntazam hicretlerini yaparlar. Böylece ilâhî takdir, bulutlardaki zerrecikleri çok değişik iklimlerde dolaştırarak yoğunlaştırır. Rahmet damlalarına dönüştürür. Sonrada bu rahmet damlaları kendi hicretlerine çıkarlar. Gökten çisil çisil , sağnak sağnak, lapa lapa yeryüzüne hicret ederler. Allah, rahmet yüklü bu hicretlerle, ölmüş, kurumuş yeryüzüne yeniden hayat verir. Rahmetinin bu hicretiyle dağlan, ovalan, vadileri canlandırır. Bitkilere, hayvanlara ve insanlara inayetiyle tecelli eder. İlâhî dinlerdeki hicret bu anlatıma tıpatıp benzerlikler taşıyan çok tabiî, çok fıtrî, ilâhî inayet yüklü saflarla dolu çok mübarek bir harekettir.

İlâhî dinlerde yaşanan hicretler yaşanmasaydı, ilâhi dinler hiçbir zaman sosyal yapılaşmayı başaramayacak, belki de kısa bir süre belirip kaybolan, farklı bir inanç akimi gibi kalacaklardı.

Hz. Musa'dan önceki toplumlar, genelde klan toplumlardır. Ferdî düşünce ve kararların önü, bilhassa yöneticiler tarafından tıkanmış durumdadır. Bu yüzden peygamber gönderilen ilkel toplumların bir çoğu peygamberlerini kollektif olarak reddetmiş ve aralarından atma yoluna gitmiştir.

Hz. Musa'nın hicreti bir dönüm noktasıdır. Hz. Musa, tevhit inancı ışığında ordu kuran ve sosyal yapılaşmayı başaran ilk peygamberdir. 'İlâhi dinlerin temel kaynaklarında, Hz. Musa'dan sonra kavmi helak edilen bir peygambere de rastlanmamaktadır.

KUR'AN'A GÖRE HZ.MUSA'DAN

Önceki Hicretler:

Hz. İbrahim'in Hicreti: Hz. İbrahim'in kavmi putlara tapan bir kavim; babası ise put yapıp satan bir insandı. Hz. İbrahim, küçüklüğünden beri : putlara karşı çıkmış ve yapılan hareketleri tasvip etmemiştir. Zaman ilerledikçe bu tavrı belirgin bir hal almaya başladı. Bir gün halk şehirde yokken Hz. İbrahim putların hepsini parçaladı. Baltasını da en büyük putun omzuna astı. Halk şehre dönüp manzarayı gördükten sonra Hz. İbrahim'i çağırdılar ve bunları: "Sen mi yaptın" diye sordular. Hz. İbrahìm de "şu büyük puta sorun o yapmıştır. Kendinden başkasına ibadet edilmesini istememiş olmalı ki böyle davranmış olmalı." "Hele sen onların pekala konuşmadıklarını biliyorsun." "Öyle ise Allah'ı bırakıp hiçbir şekilde size ne fayda ne zarar verebilen bir şeye halâ tapacak mısınız?"

Daha sonra Nemrut'un karşısına çıkarılmış ve bir ispat oyunu oynamış.

- Hz.İbrahim (as): `Benim Rabbim, yaşatan ve öldürendir."

- Nemrut: "Ben de yaşatır ve öldürürüm" deyip. Zindandan iki kişi getirtip birini idam ettirmiş diğerini serbest bıraktırmış. Sonra `Ben de yaşattım ve öldürdüm" demiş.

-Hz. İbrahim(as): "Benim Rabbim, güneşi doğudan getirir. Sen de onu batıdan getir bakalım. Bunun üzerine inkarcı o anda apışıp kaldı. (Dili tutuldu, söz bulamadı.) Allah zalimleri hidayete erdirmez."

Ayrıca, bazı ayetlerden anlaşıldığı üzere Hz. İbrahim, Lut Peygamberle beraber Nemrut'un zulmünden kurtarılmış ve" İçinde cümle aleme bereketler verilen ülkeye " yani Kudüs çevresine hicret etmesi kendisine vahye dilmiştir.

Hz. İbrahim, karısı Sara ve kardeşi oğlu Lut'u da alarak, yanında çalışanlarla birlikte Nemrut'un baskılarıyla yurt ve yuvasını terk ederek güneye doğru göç etmiştir. Olumsuz şartlar karşısında hicret ètmesi vacip olmuş ve bu durum kendisine Allah tarafından bildirilmiştir. Hz. Musa'nın ve Hz. Muhammed (sav)'in hicreti ile çok önemli benzerlikler taşımaktadır. Ancak şurası var ki; Hz. Musa da, Hz. Muhammed(sav) de hicretlerinden sonra yepyeni bir toplum kurabilecek yepyeni bir kültür ve medeniyet sistemine temel olabilecek kadar bir mü'minler topluluğu ile birlikte hicret etmişlerdir. Hz. İbrahim hicret ederken peşinde böyle bir topluluk bulunmuyordu. Kur'an'da Nahl Suresi 120. ayetle "O tek başma bir ümmetti" diye yazmakta ve Bediüzzaman Hazretleri Hutbe-i Şamiyelerinde “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” şeklinde yazmıştır.

2. Hz Lut'un Hicreti: Hz.Lut , bilindiği gibi Hz. İbrahim'in kardeşinin oğlu idi. Daha sonra Ib a Sodom ve Gomorra halklarına peygamber olarak görevlendirildi. Sodom halkı kendilerinden önce hiçbir halkın yapmadığı fuhşu yapıyor, kadınları bırakıp erkeklere gidiyorlardı. Artık onlara Allah katından azabın gelmesi hak olmuştu.

Allah bu iş için iki melek gönderdi. Elçiler önce yine o civarda yaşayan Hz. İbrahim'e uğradılar. O'na kendilerinin Lut Kavmi'ni helak etmek üzere gönderilen birer melek olduklarını söylediler. Ayrıca Hz. İbrahim'i ertesi yıl doğacak olan İshak'la ve O'nun oğlu Yakub'la müjdelediler. Hz.İbrahim, bu işe engel olmak için çok yalvardı. Fakat Lut Kavmi'nin affa kabiliyeti kalmamıştı. Melekler, Lut Kavmi'nin yaşadığı yere varıp, meydan yerinden geçerek Hz.Lut'un evine doğru yöneldiler. O'na misafir olacaklardı. şehrin bütün ayak takımı peşlerine düşmüşlerdi. Zira melekler:genç, yakışıklı delikanlılar idi. Hz.Lut, kavminin onlara tecavüzünden korkuyordu. Gerçekten kavmin azgınları kısa sürede evin etrafını doldurmuş ve misafirlerin kendilerine verilmelerini istemeye başlamışlardı.

Melekler, "Ey Lut, biz Rabbin elçileriyiz. Onlar Sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle beraber yola çıkıp yürü. Karından başka hiç biriniz geri kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan azap şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaad olunan azap zamanı sabahtır. Emrimiz gelince onların altını üstüne getirdik. Çamurdan pişirilip istif edilmiş bir çeşit taş yağdırdık."

Ümmetsiz hicrete mecbur olan nebiler sadece Hz.İbrahim ve Hz.Lut'tan ibaret değildir.

3. Hz. Hud'un Hicreti: Hz. Hud, Ad Kavmi'ne gönderilen bir peygamberdir. Onlara yalnız Allah' a tapmalarını, putlardan geçmelerini, Allah'tan başka ilah olmadığını söylüyordu. Kavmi: "Demek sen, Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi geldin. Eğer doğrulardan isen bizi tehdit ettiğin; azabı bize getir." dediler. Hud(as) onlara, "Artık size rabbbinizden azap ve hışım inmiştir" Ayette, "Emrimiz gelince Hud'u ve onunla beraber iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık, onları çok ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik."

4. Hz. Salih'in Hicreti: Hz. Salih peygamber, Semud Kavmi'ne gönderilmiştir. O da, Semud Kavmi'ne "Allah'a kulluk etmelerini, Allah'ın bir olduğunu, Allah'ın kendilerini topraktan yaratıp nimetler içinde yaşattığını, O'na yönel-melerini, mağfiret dileyip tövbe etmelerini" söyledi. Hz. Salih'in davetini reddettiler. Hz.Salih onlara deve mucizesini gösterdi. Deveyi kestiler. Üç gün sonra korkunç bir sesle yok edildiler. Hz. Salih ve iman edenler bu musibetten kurtuldular. Başka bölgeye hicret ettiler.

 

5. Hz. Şuayb’ın Hicreti: Kur'an'da Hz. Suayb, Hz. Musa'nın kayın babasıdır. Medyen halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Toplumlarda hile ve sahtekarlık aldatmacılık çok yayılmıştı. Onlara nasihatçi bir elçi olarak gönderilmişti. Kur'an'da: "Medyenlilere de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Size Rabbinizden apaçık delildir." A'raf suresinde de "Bakın bozguncuların sonu nasıl olmuştur." Halk söylenen sözlere ve ikazlara itimat etmedi, derken şiddetli bir deprem oldu ve helak oldular.

YAHUDİLİK'TE HİCRET

HZ. MUSA ve İSRAİLOĞULLARININ MISIRDAN ÇIKIŞLARI

(Peygamber Kontrolünde Ümmet hicreti )

Kuran’a Göre Hz.Musa, bir gün şehirde dolaşıyordu. Bir Mısırlı ile ibrani'nin kavga ettiğini gördü. İbrani, Hz.Musa'dan feryat ederek yardim istedi. O da, İbrani'ye yardim maksadıyla Mısırlıya bir yumruk vurunca adam öldü. Ama sonra da pişman oldu. Sabahleyin İbrani'nin başka biriyle de kavga ettiğini gördü . Haksiz olanın o olduğunu anladı. Ona azgın kimse olduğunu söyledi. "Ey Musa dün bir cana kıydığın gibi bana da mi kıymak istiyorsun."dedi. Hadiseyi artık herkes duymuştu. Yakalanmasına karar verilmişti. şehirde duramazdı. Medine'ye gitmeye karar vermişti. Su hadisesi vasıtasıyla Hz. Şuayb'la tanıştı. Sekiz yıl yanında kalarak kızıyla evlendi. Tekrar yolculuğa çıktı. Tur Dağına yakın bir yerde iken bir ateş gördü. Ateşin yanına gittiğinde ise "Ey Musa, ben alemlerin rabbi olan Allah'ım"diye seslenildi. Asayı yere atması istendi. Yere atınca yılan haline girdi, korkarak bağırmaya başladı. Kaçmaması emredildi. Daha sonra elini koynuna sokulması istendi. Sokup çıkardığında ise bembeyaz olacağı bildirildi ve çıkardığında bembeyazdı.

Firavun ve adamlarına giderek bu iki mucize ile Allah tarafından görevlendirilmiş olduğunu onlara bildirmesi istendi.

Hz.Musa'nın Mısır'a Tekrar Dönüşü ve Yeni Durumu :

Kur'an'a Göre: Hz.Musa'nın Mısır'a dönmek üzere görevlendirilmesi Kur'an'da bir kaç surede anlatılmaktadır. Daha sonra Hz.Musa'nın kardeşi Hz.Harun da peygamberlikle görevlendirildi.

 

Firavun'la Yapılan Görüşme ve Firavun'un Cevabı

Tevrat'taki ifadelerden Hz.Musa ve Hz.Harun'un ilk görüşmede Firavun tarafından ciddiye alınmadığı, İsrailoğulları tarafından da pek hoş karşılanmadığı anlaşılmaktaydı. Kur'an'da "Musa onlara apaçık ayetlerimizi getirince bu olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler. Firavun'dan istenen, sadece Alemlerin Rabbi'ni kabul etmek veya İsrailoğullarını salıvermek. Tevrat'taki ifadeyle "Yahova kimdir ki. İsrail'i salıvermek için O'nun sözünü dinleyeceğim. Yahova'yı tanımam İsrail'i salıvermem." şeklinde cevap vermiştir.

 

Hicrete Hazırlık çalışmaları: Her gün biraz daha esarete dönüşen İsrailoğullarının Mısır'daki hayatları, O'nun doğduğu tarihlerde daha da kötüleşmişti. Firavun'un tutumu tam anlamıyla düşmanlığa dönüşmüş, işkenceler had safhaya çıkmıştı. Hicrete fiili hazırlık Tevrat'a göre onbeş gün önceden başladı. Bütün İsrailoğullarına hazırlanmaları için emirler verildi. Her adam başma en az bir koyun tedarik edilmesi ve gizlice beslenmesi istendi. Çıkışa bir hafta kala evlerden ekmek mayalarının atılması ve mayasız ekmek yenilmesi istendi. Böylece mayasız ekmek yemeye halk hazırlanmış oluyordu

 

Hicret Öncesi Toplantı Biat ve Ahitleşme :Hz.Musa'nın toplantısına Tevrat'ta "Mukaddes Toplantı" ismi verilir. Kuvvetli ihtimalle bu toplantılarda kavminden Allah'ın emirlerine ve Hz.Musa'ya itaat edeceklerine dair yemin etmeleri istenmiş, buna karşilık onlara Mısır 'dan salimen çıkış ve Arz-i Mev'ud'a ulaşma veya Rıza-i İlahi'ye mazhar olup ahirette kendilerine cennetin verileceği vaat olmuş olmalıdır. Mısır'dan çıkmadan önce, İsrailoğulları Hz.Musa'ya bağlı kalacaklarına ve Allah'tan tapmayacaklarına dair söz vermişlerdir. Buna karşılık ta Cenab-i Hakk kendilerine vaadde bulunmuştur. Bu söz Musa'ya Tevrat'ta bahsedilen Mukaddes Toplantı' da verilmiş olabilir.

 

Mısır'dan Gizlice Çıkış ve Takip: Sihirbazların yapılmış olan yarışmadan yenik ve Hz.Musa'ya iman eder şekilde çıkmaları çok önemli bir dönüm noktasıdır. Firavun bu olay karşısında itibar kayıbına uğramış ve bu olay tutumunun sertleşmesine neden olmuştur. Çıkış için en uygun zaman gelince, Allah, Hz Musa'ya çıkış emri verdi. Allah, "Musa'ya kullarımı geceleyin yola çıkar, şüphesiz takip edileceksiniz." diye vahyetti. Hz.Musa, çıkıştan sonra hangi yolu takip edeceğini bilmekte idi. Hicret edildi fakat Firavun da takibe başladı. Takip, Kızıldeniz'in kıyısına kadar devam etti. Allah'ın emriyle Hz.Musa asasını denize vurunca deniz yarıldı. Hz.Musa ve ümmeti açılan yoldan yürümeye başladı. Firavun ve askerleri de bu yolu kullanmaya kalktı. Hz.Musa ve ümmeti karşì tarafa çıkınca deniz tekrar birleşti, Firavun ve askerleri sular arasında kaldı. Firavun ölüm korkusundan iman ettiğini söyledi fakat kabul olunmadı ve ibret olsun diye cesedi Allah tarafından korundu.

 

Hicret Sonrası Sapma Hareketleri : Yahudilikte yaşanan hicret sonrası sapma hareketi aslında İsrailoğullarının kalplerinde taşıdıkları hastalıkların dışa vurulmasıdır. Hz.Musa Tur'a çıkarken kavminin idaresini Hz.Harun'a bıraktı ve döndüğünde kavmini altından yaptıkları buzağıya tapar buldu. Kavmi vaatlerinde durmadı. İsrailoğullarının hicret sonrası sapma hareketi, Hz.Musa'nın dönüşünden sonra ve bizzat O'nun müdahalesiyle sert ve kesin önlenmiştir.

 

Bu iki Dinde Yaşanan Sapmaların Ortak Yanları: Gerek Yahudilikte Samiri olayı, Gerekse İslamiyet teki Mescidi-i Dirar olayında dine karşı yapılmış olan hareket çok iyi kamufle edilmiş, her iki olayda da hakikat peygamberlere vahyen bildirilmiştir. Her iki sapmada da ancak peygamberler ümmetinin başma döndükten sonra ve onların kararlı ciddi,sert müdahelesi ile önlenebilmiştir.

 

HIRİSTİYANLIK'TA HİCRET

HZ.İSA'NIN PEYGAMBERLİGİ VE DAVETİ:

Nisa Suresi'nde "Ey ehl-i kitab! Dininizde aşırıya gitmeyin ve Allah hakkında gerçekten başkasını söylemeyin. Mesih, ancak Meryem'in oğlu İsa’dır. O, Allah'ın rasulüdür, Allah'ın Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve bir ruhtur. Buna göre Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "Üçtür" demeyin. Vekil olarak Allah yeter" buyrulmuştur.

 

Pavlus'un Dine Giriş Hikayesi. Kudüs'ten kovduğu kimseler, şimdi çok geniş bir çoğrafya dağılmıştı. Artık Hz.İsa takipçileri birden çok merkezde Kudüs'ten daha iyi şartlar altında göstermekte idiler. Hz.İsa takipçilerini yakalamak, bu cereyanı kontrol altına almak artık imkansızlaşmıştı. Bunun çaresi bütün her yerde Hz.İsa takipçilerini kovalamak olamazdı. Bu işin çaresi ya havarilerin bir kaçın elde edip değişmeyi kontrol altına almak veya havari kadar etkili bir pozisyona sahip olmaktı. İkinci yolu daha cazip görmüş olmalıdır ki uygun bir hikaye ile yeni dine girdiğini, yolda Hz.İsa'nın kendisiyle görüştüğünü, kendini şakirtliğe kabul ederek İncil'i verdiğini söyledi. Hz.İsa takipçilerinin ulaşamadığı şam'a yeni dinin yayıcısı olarak gitti.

 

Havarilerin Tutumu ve Pavlus'un Havariliği: Hz.İsa ölüp dirildikten sonra şam yolunda kendisine görünerek kendisini havariliğe kabul etmiş ve de özel olarak kendisine İncil'i vermişti. Havariler O'nun yeni dine girdiğine ses çıkarmasalar bile havariliğini kabule yanaşmıyorlardı.

 

Pavlus'un Havarilerden Ayrılması ve Aykırı Yorumları : Pavlus, çok sinsi ve büyük hedef peşindedir. En büyük tuzak, Hz.Îsa'nın dirilip kendisi ile görüştüğü ve kendisine bizzat Hz.İsa'nın İncil verdiği şeklinde baştan beri söylediği bir iddiadir. Incil'ine bütün havarilerine verilenden farklı bir İncil olduğu şeklinde başlamıştır. "Ey kardeşler, benim tarafına vaaz olan İncil, insana göre değildir. Çünkü ben onu insandan almadım ve öğrenmedim, fakat İsa Mesih'in vahyiyle aldım. Pavlus, Hz İsa'nın çok özel olarak ve öbür dünyadan gelerek kendisine verdiğini iddia ettiği İncili'ni putperest halkın inançlarına göre düzelmekte bir beis görmedi. İlk problem sünnette çıktı. Yeni İnciller yazdı. Hz. İsa döneminde kullanılmayan kiliseler yapıldı. Vaftiz töreni uygulamaya konuldu. Ruhbanlık neşet etti. Değişik müessese ve fikirlerde farklılıklar yaşandı

 

İSLAMDA HİCRET

İslam'da hicret çok tabi, çok fitri, ilahi inayet yüklü safalarla dolu çok mübarek bir harekettir. İslam'da üç çeşit hicret şekli vardır:

1- Peygambersiz ümmet hicretleri (Habeşistan'a hicretler)

2- Ümmetsiz Peygamber hicreti (Efendimizin Taife hicret girişimi)

3- Peygamber kontrolünde hicret. (Medine'ye hicret )

Taif e Hicret Girişimi : Peygamber Efendimiz (sav ) Hüzün Yilında kendisini himaye eden Ebu Talib'in vefat etmesinden sonda sahipsiz ve himayesiz kalmış Mekkeli müşriklerin baskısı artmıştı. Bunlardan çıkış ve çözüm yolu aradı. Azatlı kölesi Zeyd b.Harise'yi yanına alarak Taif e gitti. Taifliler'den kendisini himaye etmelerini istedi. Fakat teklifi kabul edilmedi ve Taifliler bununla da kalmayarak çocuklara Efendimiz'i (sav) taşlatarak uzaklaştırdılar. Bunlara rağmen Efendimiz(sav) onlar için Allah'tan mağfiret diledi.

 

Medine’ye Hicretin Safhaları :

Medine'ye Hicretin Temel Sebepleri Hiç şüphesiz hicretin temel sebebi, Mekke müşriklerin akla gelebilecek her türlü işkence ve eziyete baş vurarak yeni dinin yayılmasına engel olmaya çalışmaları idi. Peygamberliğin yedinci yılında alman kararlar tam üç yıl boyunca çok siki ve acımasız şekilde sürdürüldü.

 

Hicrete Hazırlık: Hicret, bir çıkış yolu ve kurtuluş ümidi olarak daha Peygamberliğin beşinci yılında gündeme gelmiş ve Efendimiz (sav)'in işaret ve tavsiyeleri ile bazı müminler tarafından Habeşistan'a hicretle yaşanmıştı Yüz küsur mümin iki merhalede Habeşistan'a hicret ederken kuvvetli ihtimalle geride kalanlar sık sık durum değerlendirmesi yapmış ve belki de hicreti ciddi bir şekilde düşünmüş olmalıdırlar Böylece müslümanlar, zihnen, kalben, fikren ve bir kısmıda fiilen ileride yaşayacakları "Büyük Medine Hicreti'ne" ilahi takdir tarafından hazırlanmışlardır. Hicrete hazırlığın bir başka yönü de Peygamberlerin büyük hicrete hazırlanmasıdır. Hz. Hatice vahiy mevzusunu akrabası Varaka b. Nevfel'e anlatınca Hıristiyan olan Nevfel O'na, bu olayın yıllar önce İncil'de geçtiğini ve dine davet eden son Peygamberin geleceğini, sonra kavmi tarafından yurdundan çıkarılacağını bildirmişti.

Böylece ileride yaşayacağı büyük bir hicret O'nun yeni misyonuyla, nübüvvetle birlikte tanıştığı bir kavram olmuştu. Hicret Öncesi Toplantılar: Tevrat'ta anlatıldığı gibi Hz. Musa da Mısır'dan çıkmadan önce toplantılar yapmış ve ondan sonra hicret etmiştir.

Hicret öncesi ilk toplantı Akabe'de gece geç vakit gizli bir şekilde yapıldı. Bu toplantıdaki görüşmeler sonunda aşağıdaki şekilde söz vererek ahitleştiler; "-Allah'a şirk koşmamak.-Hırsızlık etmemek.- Zina yapmamak -Çoçuklarımızı öldürmemek.- Kimseye iftira etmemek.- Hayırlı işe muhalefet etmemek"- Sözünde duranın ecrini Allah üzerine almıştır ve onlara cenneti vermiştir. II.Akebe : "Geceleyin tanyeri ağardığı zaman Akabe'nin dibinde buluşalım" dendi. Belirtilen şekilde Akabe'de buluştular. Es'ad b. Zurare konuştu: "Kendimizi, evlatlarımızı, kadınlarımızı esirgeyip, koruduğumuz şéylerden Seni de koruyacağız. Eğer bu ahdimizi bozarsak, Allah’ın ahdini bozan bedbaht insanlar olalım. Ya Rasulullah! Kendin için arzu ettiğin ahdini bizden al. Rabbin için de istediğin şartı bize koş" dedi.

"Yüce Allah için koşacağım şartım şudur: Ona şirk koşmamanız, namazı kılmanız, zekatınızı vermenizdir. Kendim için isteyeceğim şudur: Allah’ın Peygamberi olduğuma şahadet etmeniz, kendinizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı koruduğunuz şeylerden beni de korumanızdır." Hicretin Başlaması Biatle birlikte İslam davasına taraflar da ikiden üçe çıkmış oluyordu. şimdi Mekkeli müşrikler ve müminler şeklinde iki tarafa birde Medineli mü’minlerin katılması bütün şartlan müminlerin lehine olacak şekilde alt üst etmişti Medineli Müslümanlar Allah'ın Rasülünü ve müminleri Medine'ye davet etmişler, bu davetleri de kabul edilmişti. Önce Habeşistan hicretinde olduğu gibi başlarında peygamberleri olmadan müminler Medine'ye hicret ettiler. Daha sonra ise Taife gittiği gibi yanında bir kişi ile -Hz. Ebu Bekir- Peygamberimiz Medine'ye hicret etti.

Müslümanlar gizli ve küçük gruplar halinde Medine'ye hicret etmeye başladılar. Bütün Müslümanlar gizlice Mekke'yi terk edip hicret ediyorlardı. Sadece Hz. Ömer, alenen müşriklere meydan okuyarak ve hicretini ilan ederek hicret etti.

Bir gün Hz Ebu Bekir yeni bir durum olduğunu fark ederek Rasulullah'tan yeni bir haber olup olmadığını sordu. O'da " Yüce Allah Bana Mekke'den Medine'ye hicrete izin verdi."buyurdu. Hz.Ali'yi çağırdı. O'na kendi yatağına yatmasını, korkmamasını, ayrıca Mekkelilerin kimseye güvenmeyip kendisine teslim ettiği emanetleri O'na tek tek vererek sabah kalktığında bu emanetleri sahiplerine vermesini istedi. Daha sonra Medine'ye dönmesïni söyledi.

 

Gizlice Çıkış ve Takip Peygamberimizin evi, çeşitli kabilelerden seçilen kiralık katiller tarafından kuşatılmıştı O, evde Hz.A1i ile konuştuktan sonra çıktı. Kaynaklar,0' nun gece evinin kapısından çıkarak katiller arasından geçip gittiğiııi bildirmektedir. Evden çıktı. Yerden bir avuç toprak a1arak evi kuşatanların üzerine saçtı. Rasulullah evden ayrıldıkdan sonra Hz Ebu Bekir'in evine gitti ve beraber yola çıktılar. Fakat müşrikler peşlerine takılarak onları takip etmeye başladılar. Efendimiz mağarada konakladılar. Onlar içeride saklanırken mağaranın ağzına örümcek ağ germ1şti. Böylesine zaif bir engel bu kadar azgın bir düşmanı durdurmaya yetmişti.

Rasulullah'ın hicreti sekiz gün sürdü Rasulullah bir müddet Kuba`da kalmaya karar verdi. Kuran'da "Takva Mescidi" olarak geçen mescidi inşa ettiler Rasulullah onüç gün kadar Kuba'da ka1dıktan sonra Medine'ye hareket etti. Medine'ye vardığında herkes O'nu bekliyordu. Bütün halk kendi evlerinde misafir olmasını arzu ediyorlardı. Lakin devesi Kusva'nın çöktüğü yerde evinin yapılmasına karar verildi. Rasulullah Medine'ye ilk geldiği gün1erde O'nu evinde misafir eden Ebu Eyyub(ra) da şunları söylemekte idi."Evim iki katlı idi. Üst katını Rasulullah'a vermek istedim fakat O "Ya Eyyub! Evin alt katında bulunmanız bize daha uygun olur" dedi. Alt katta oturdu. Biz üst katta bulunuyorduk. 0 sırada içinden su bulunan testimiz kırıldı. Rasulullah'ın üzerine damlayıp O'nu rahatsız etmesinden korkarak eşimle tek örtüneceğimiz yorganımızı suyun üzerine bastırdık.

MEDINE'DE YAPILANLAR

A. Muhacir ve Ensar Arasında Kardeşlik Tesisi: Muhacirler, her şeylerini bırakıp geldikleri Medine'nin havasına da, adetlerine de, çalışma şartlarına da alışkın değillerdi.

Rasulullah, kırk beş muhacirle, kırk beş ensarı Malik b. Enes'in evinde topladı. Bunları birbirleriyle kardeş ilan etti. Bu kardeşlikle muhacirler, Medineli kardeşlerinin varlıklarına ortak oldukları gibi birbirlerine mirasçı da oluyorlardı. Miras hukuku Bedir Savaşı sonrasına kadar bu özelliğini korudu. Daha sonra bu hüküm Kur'an ayetleriyle değiştirildi.

 

B. Peygamber Mescidi'nin İnşası · Medine'de önceleri mü'minlerin topluca ibadet edecekleri bir mescidleri yoktu. Temeller kazıldı, kerpiçler hazırlandı ve yedi ay içinde taş temel üzerine kerpiç duvarlar örülerek üzeri hurma ağaçlarıyla örtüldü. Tabanı çakıl taşlarıyla doldurulduktan sonra kumla düzeltildi. Efendimiz bu mescidin inşaasında bizzat kerpiç taşıyarak işçi gibi çalışmıştı.

Müslümalar için bir oda yapıldı. Burada kalan müslümanlara "Ashab-ı Suffa" adı verildi, Medine Mescidi, Kuba'da yapılan mescidden sonra yapılan ikinci mesciddir.

C.Medine Sözlesmesi: Hicretin nihayetiyle birlikte de sosyal şartlar, onu hızla devletleşmeye yöneltiyordu. Müslamanlar tam anlamıyla birbiriyle kaynaşmış, sosyal hayat tam istikrara kavuşmamıştı. Evs ve Hazreç kabileleri topluca müslüman olmuşlardı, ancak bu topluca Müslümanlık yeni sorunları da beraberinde getirmişti.

Bütün bu şartlar, Medine'nin bağımsız bir yapı olduğunu ortaya koymaya zorluyordu. Yani devlet olmak kaçınılmaz hale gelmişti. Medine halkının temsilcilerini Enes b.Malik'in evinde topladı. Medine'nin müstakil bir devlet halinde hareket edebilmesi için temsilcilerin hepsinin de kabul edecekleri bazı temel prensipler tesbit edilerek yazıldı. İlk savunma birlikleri kuruldu ve diğer kurumlar teşekkül ettirildi.

 

PEYGAMBERLERİN ÇOCUKLUK HÎCRETLERİ

Hzİbrahim'in çocukluk Hicreti' Hz.İbrahim Nemrut b.Kenan zamanında doğdu. Nemrutun bir çok kahinleri, müneccimleri vardı. Onlar Nemrud'a bir çocuk doğacak ve senin dinini değiştirecek. Mülkün son bulacak. O sene doğan çocukların öldürülmesi emredildi. Anası Hz.İbrahim'i doğurdu ve babası O'nu bir mağaraya gizledi.

 

Hz.İsmail'in Cocukluk Hicreti· Hz.İbrahim Hacer'le evlenip Hz.İsmail doğduktan sonra, emzirmekte olduğu bu oğlu ile beraber Sara'nm taarruzundan korunınak için Şam'dan çıkıp Mekke'ye geldi. Hacer'le Hz.İsmail'i Mescid-I Haram'ın bulunduğu yerin ve mescidin yüksek bir mahallindeki Zemzem kuyusunun yukarısında büyük bir ağacın yanına bıraktı.

Hz. Yusuf’un Çocukluk Hicreti· Hz.Yusuf’un çocukluk hicreti Kur'an-ı Kerim'de anlatılır. Kardeşleri Hz.Yusuf’u ve Bünyamin'i kıskanmaktadırlar. Yusuf’u uzak bir yere götürüp öldürmeye karar verirler. Babalarından zorla izin aldıktan sonra uzak bir yere gittiler. Hz.Yusuf’u bir kuyuya attılar. Bir kervan Yusuf’u kuyudan çıkarıp satmak üzere Mısır'a götürdüler.0rada Mısır Emirine satıldı.

 

Hz.Musa'nın Çocukluk Hicreti · Hz.Musa'nın doğumu Hz.İbrahim'e benzer. Doğacağı kainler tarafından Firavun'a bildirilir. Hz.Musa ölümden kurtulur. Annesi O’nu bir sepete koyarak Nil'e bırakır ve Hz.Musa Firavunun sarayına gider. Firavun tarafından büyütülür.

H Muhammed sav 'in çocukluk Hicreti: Mekke'de bir adet vardı. Doğan çocuklar başka bir anneye emzirilmek üzere veriliyordu. Peygamber Efendimiz'i emziren Halime anamız ise o yıl kıtlık olduğu için emzirecek çocuk arıyordu. Bir kervanla Mekke'ye geldi. Yeni doğan oğlu Abdullah, zayıf merkebi ve süt vermeyen devesiyle diğerlerinden geride kalmıştı. Mekke'ye geç girmişlerdi. Herkes iyi, varlıklı ailelerin çocuklarını almış; Efendimiz'i, yetimdir bize birey veremezler diye kimse almaya yanaşmamıştı.

Halime almayı kabul etti. Efendimiz'i yanlarına aldıktan sonra evleri bereketlenmişti. Hz. Muhammed (sav)'i alarak Mekke'den ayrıldı. Böylelikle Efendimiz hicret etmiş oluyordu.