DIŞ POLİTİKA

Yazar : Kamran İNAN

Yayınevi : Ötüken

Baskı : İstanbul / 1994 / 136 shf.

 

DIŞ POLİTİKA FAKTÖRLERİ

Değişmeyen Faktörler: Vatan Türkiye’nin stratejik önemi

Komşularımız

Komşularımızın kendine göre hedefleri vardır. Suriye, Irak, Yunanistan, Rusya.

Tarih, kültür, din ve etnik yakınlık dış politika hedeflerinin tespitinde önemli rol oynamaktadır. Türkiye, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk ve Müslümanlarla çok rahat bağ kurabilecek avantajlara sahiptir. Oysa bu ülkelerle ilgili malumat için Dış işlerinde bir arşiv bulmak mümkün değildir. Böyle bir potansiyel milli bir hedef haline getirilememiş. Üzülerek söylüyoruz ki, tarihi fırsat değerlendirilememiştir. Oysa, dış politikada tarih bilgisi, tarih analizi çok önemlidir. Komşu devletlerden başlayarak , dünyadaki önemli güçler, dış ilişkiler tarihini, milli hedef ve motiflerini iyi bilmek iyi tespit etmek gerekir. Ayrıca diğer memleketlerin, yalnız hükümet olarak değil, millet olarak da Türkiye’ye karşı duygu ve tutumlarını iyi takip ve analiz etmek lazımdır.

Dış politikayı yönlendiren bir faktör de rejimin şeklidir. Türkiye 1950’de demokrasiye girmekle demokratik memleketler ailesine ve bunların kendi aralarında geliştirdiği kuruluşlara katılmıştır. NATO gibi.

Ekonomik menfaat ve ilişkiler de dış politikayı etkileyen faktörler arasına girmiştir. Büyük denilen devletlerin menfaat, zenginlik kaynakları hakkında geniş araştırma, değerlendirme bilgileri vardı. III. Dünya devletlerinde memleket menfaatlerinin bunu koruyacak elemanların eksikliğinden dolayı korunamadığı görünmektedir. Oysa ki ekonomik güç bugün dış politikada askeri güçten dahi daha etkilidir. Milletler arası ilişkilerde kuvvet gösterisinin de zaman zaman gündeme geldiğini görmekteyiz. Yapılan askeri harcamalar ve uygulanan tatbikatlar bir manada diğer devlere karşı caydırıcılık içindir.

Kamuoyu da dış politikayı etkileyen bir diğer dış faktördür. Bir meselenin kamuoyuna mal edilmesi desteğinin sağlanması, dışarıda kabul görme, etkili olma imkanını artırır. Bu da şüphesiz anlatmaya, toplumun bilinçlenmesine ve milli davalar arasında mobilize olmasına bağlıdır. A.T. örnek veriliyor. Ciddi bir kamuoyu yapılmadığından ses getirmemiştir. Portekiz ise başarılı olmuştur. Batı Avrupa da 2 milyonu aşkın Türk olmasına rağmen henüz teşkilatlanamamış , demokratik bir şekilde kendi haklarını ve milli menfaatlerini savunur hale gelmemiştir. Dış temsilciliklerimiz ise bunun lüzumuna bile inanmamışlardır. Diplomatlarımız az istisna ile bilindikleri memleketlerin etkili çevreleri, basın-yayın organları ile temas etmekten çekinirler. Türkiye’ye tanıtma, meselelerimizi anlatma ilgili çevrelere bilgi verme yoluna gitmezler Bizim anlatamadığımız durumda aleyhimize propagandalarla Türkiye hakkında yanlış bilgiler verilmektedir.

Kamuoyu oluşturmada başvurulan bir yol da menfi propagandadır. Eskiden bir maksatla bir çok memlekette bakanlık kurulmuştur. Şimdi adı Enformasyon-Tanıtma Bakanlığı olmuştur. Aynı vazifeyi devam ettiriyor. Türkiye’nin bu konuda başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Dışarıda propaganda faaliyeti yürütemediğimiz gibi milli dayanışma ve birlik de dış politikanın önemli faktörüdür.

Salıklı bilgi sahibi olmak dış politikanın önemli faktörüdür. Amerika, İngiltere, Sovyetler Birliği gibi devletlerde dünya devletlerine ait detaya giren bilgiler vardır. Dış ilişkilerde ikili temaslarda devletler ve şahıslarla ilgili ön bilginin olması savunulacak olan görüşlerde kararlı olmayı sağlar. Bizim diplomasimizde bu konuda eksiklikler görülmektedir. Bilgisayar çağında halen bilgi bankamız gelişmemiştir.

İstihbarat: Bilgi sahibi olmak için bunları toplamak gerekir. Tarih boyunca gizli bilgiler toplamak için çeşitli metot ve araçlar kullanılmıştır. Dış istihbaratımız da yeterli değildir. Önceden alınmış yeterli güvenilir istihbarat milletlerarası ilişkiler bakımından olduğu kadar,savunma bakımından da önemlidir. İsrail gibi bir devlet dünyanın neresinde hangi silah üretiliyor , kimlerin eline geçiyor takip etmektedir. Türkiye bu konuda zayıf olduğu gibi başka devletler tarafından malumat alınan bir ülkedir.

Dış Politika- İç Politika İlişkisi: Bunlar birbirine bağlı birbirini etkileyen faktörlerdir. Dış politikanın iç politikayı etkilemek için kullanıldığı görülmektedir. Bazen iç ekonomik ve sosyal sıkıntı karşısında, kamuoyunun dikkatlerini çevirmek düşüncesiyle dış ihtilaf ve gerginlikleri tahrik eder ve yüksek seviyeli temasları yoğunlaştırarak gösterişe ağırlık verirler. Diplomasi iç siyasi açığa yama olarak kullanılmamalıdır. Papandreau “ Türk tehdidi iddia ve propagandası ile muhalefeti susturmaya, kendi etrafında milli birliği sağlamaya çalıştı. “

Politika Tespiti: Milletler arası önemli meselelerde politika tespiti ve kararlara varmak kolay bir iş değildir. Türkiye’nin ani gelişmeler karşısında tutum tesbit ettiği, zamanında tepki gösterdiği nadirdi. Oysa ideal olan dış politikanın devamlı olması, sık değişmemesi, milletlerarası ilişkilerde güven verme çok önemlidir. Diplomatın artık aldatanı değil, güven vereni başarılı olmaktadır. Diplomatik temaslarda şahsi dostluklar kurmak devlet menfaati açısından kazanç getirmektedir. Bu tür dostluklar karşı tarafın tekliflere açık olmasını sağlayabilir. Türkiye’de ilgili bakanlıkların süresinin az olması tecrübe birikiminin kesintiye uğramasına sebep olmaktadır. Bilhassa dış işleri uzun yıllar tecrübe neticesi iyi bir dış işleri yetkilisi olmayı sağlamaktadır. Tecrübe birikim istemektedir.

Menfaat Sahası: Bir devletin dış politikası ve dünyadaki yeri iç ve dış potansiyeli toplamına eşittir. Büyük devletler menfaat sahaları oluşturur. Amerika, Sovyetler Birliği. Bunun için askeri ve ekonomik güç gerekir. İngiltere ve Fransa gibi eski imparatorluklar, dillerini konuşan, tarihi bağları bulunan memleketlerle topluluk oluşturmuşlardır. İngiliz Milletler Topluluğu gibi.

Dış politika dinamiktir. Dış politikada krizlerin kontrolü önemlidir. Büyük devletlerin “kriz kontrol merkezleri” vardır. Amaç ani baş gösteren bunalımlara hazırlıklı olmak, gelişmesini önlemek.

Her şey dış politikada insanlar içindir ve insan eliyle yürütülür. Başarısı, yürüten insanların seviyesi ve başarısına bağlıdır. Dış politikayı yönlendiren siyasi liderlerin güçlü olması önemlidir. Demokratik iktidarların hükümetleri dışişleri idaresini en güçlü üyelere verirler. Demokrasinin oturmadığı bazı Akdeniz memleketlerinde ise “zayıf ” elemanı bu makama getirirler; her şey başbakanda toplansın diye.

Dış Politika Hedefleri: Dış politika milli hedeflere göre tesbit edilir. Aktif milli hedefler vardır. Bir devleti büyük hedeflere götürmek, dünyadaki yer ve rolünü takdim etmek, geleceğini sağlam esaslar üzerine oturtmak gibi. Pasif milli hedefler statükocudur. Durumu olduğu gibi muhafaza etmek, her türlü oluşum ve ihtilafın dışında kalmak. Türkiye Atatürk döneminde aktif milli hedefe sahipti. Daha sonra pasif döneme geçilmiştir. Dış politikanın onurlu olması şarttır. Tavizkar “ ver- kurtul ” şeklinde dış politika yanlış ve tehlikelidir. 1938 Münih gibi.

TÜRK DIŞ POLİTİKASI

Türk dış politikasının bir imparatorluk dönemi,bir de Cumhuriyet dönemi vardır. İmparatorluk dış politikasının ciddi bazı yanlışlıklara,çöküş döneminin onur kırıcı tablolarına rağmen,muhteşem bir geçmiş vardır. Bu politikada devlet daima büyük görülmüş,gösterilmiş ve temsil edilmiştir.

 

Cumhuriyet Dönemi Dış Politikası: Bu dönem aktif,dinamik dış politika dönemidir. Türkiye bu dönemde aranan,sayılan,sözü dinlenen bir devlettir. Hatay anavatana katılmış, 1936Montreux Anlaşması ile boğazlar statüsü değişmiştir. Atatürk’ten sonra diplomaside pasif dönem yaşanmıştır. Yine bu dönemde Türkiye Türk dünyasına sırtını çevirmiş bunların ümit ve bekleyişlerini cevapsız bırakmıştır. II. Dünya savaşı sonra 12 adanın Yunanistan’a verilmesinde sessiz kalmıştır. Ayrıca Sovyetler Birliği savaş sonrası Kars, Ardahan, Boğazlar üzerinde hak istemiş, bunun üzerine Türkiye Amerika tarafından Truman Doktrini ile toprak bütünlüğü teminat altına alınmıştır. 1950 Zorlu dönemi Türkiye’nin menfaatlerinin korunduğu dönemdir.

 

Kıbrıs Meselesi: Yunanistan 1963’ten başlayarak Kıbrıs ve Ege’de anlaşmalara aykırı davranmış, Türkiye buna karşılık haklara sahip çıkmamış, nihayet 15 Temmuz 1974’te darbe teşebbüsüne girmiş ve Enosis ilan etmiştir. II. Dünya savaşından sonra Kıbrıs Rumları Atina’nın desteğiyle baş kaldırdılar. 1950’lerde Türkiye “Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur “demiştir. Zorlu döneminde teşebbüsler olmuş, 1959’da Zürich anlaşması yapılmıştır. 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ilan edilmiştir. 1974’te ise Türkiye Rumların Sampson darbesi ve Enosisi ilan etmeleri üzerine çıkartma yapmıştır. Kıbrıs meselesi gündemde iken koalisyonunu istifa etmesi ve 6 aylık hükümet boşluğu esnasında Kıbrıs’la ilgili aleyhimize Rum lobi faaliyetleri propaganda yapmış, yanlış bilgi vermişlerdir.

15 Kasım 1983’te KKTC ilan edilmiştir. Bu milli davada en büyük güç kaynağı ve savunma hattı sayın başbakan Denktaş olmuştur. Yapılan bir hata da Maraş’ın ölü şehir ilan edilmesidir. Batılıların bu meselede az istisna ile Rumların yanında yer almasında tarih, kültür ve Yunan diplomasisinin rolü kadar din faktörü de etkili olmuştur.

A.E.T. Politikası: 25 Mart 1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile altı üyeli Ortak Pazar doğar. Onun karşısında İngiltere’nin başını çektiği yedi üyeli Serbest Müdahale Bölgesi yer alırken, Türkiye’yi NATO’ya sokan zamanın Ankara Hükümeti 1958’de Ortak Pazar’a üyelik için müracaat eder fakat 1960 ihtilali bunu kesintiye uğratır.

Topluluk konusunda Türkiye’nin tutarlı ve devamlı bir politikası olmamıştır. Yaklaşımlar hükümet hatta bakanlara göre değişik olmuştur. Batı kuruluşları ile 45 yıllık mevcudiyetine rağmen, Türkiye henüz Batı ile işbirliği ve menfaat dengeleri, kaide ve inceliklerini anlayabilmiş değil.

Yeni Dünya Düzeni: Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile dünya siyasi coğrafyası değişti Türkiye’nin Orta Asya Türkleri ile temas kurması için yollar açılmıştır. Eski Sovyetler Birliği’nden boşalan siyasi denge yönü bizi bekliyor. Oysa Ankara buna hazır değil. Ermenistan- Azerbaycan temasında Ankara zayıf kalmıştır. Kafkaslar ve Balkanlardaki ciddi gelişmeler karşısında Ankara’nın verdiği kötü imtihan milletlerarası görüntümüzü ve Türkiye’ye bağlanan ümitleri zayıflatmıştır. Türkiye fırsatlarını iyi değerlendirmelidir. Körfez krizinde başarılı bir politika izlenmiştir. Kıbrıs harekatından bu yana ilk defa dünyanın dikkatleri Türkiye’ye çevrilmişti.

Arşiv, evveliyat, enformasyon Dışişlerimizin daima zayıf tarafı olmuştur. Dış Türklerin varlığı, Kafkas ve Orta Asya Türk ve Müslüman Cumhuriyetler hakkında da bilgilerin bulunmadığı görülmüştür. Zira çark günübirlik dönsün diye düşünülüp yapılmıştır. Diplomasimiz kadrolarının seviyesi genelde yüksektir. Ancak teşebbüs ve takip sahaları sınırlıdır. Merkezden gelen talimata bağlı kalırlar. Talimatların her zaman akıllıca hazırlandığı söylenemez. Yanlış talimatlara mukavemet etmek ve düzeltilmesini istemek pek az diplomatımızın başvurduğu yodur.

Hiçbir büyükelçi tayininde gidilecek memleketin özellikleri, hizmetin icabı ile gönderilecek şahsın tecrübe ve vasıfları gözönünde bulundurulmaz.

Bakanlıkta sicil sistemi işlemektedir.

Diplomatlarımızın kendi memleketleri hakkında bilgileri sınırlıdır. Memleketini gereği gibi temsil edebilmek menfaatlerini savunabilmek için önceden onu iyi tanımak gerekir.

 

Siyaset Planlaması: Türk Dış politikasının bir diğer zayıf tarafı da orta ve uzun vadeli bir planlamaya dayanmamasıdır. Zorlu zamanında Siyaset Planlama Dairesi kuruldu ama işletilemedi.

 

Müzakere Tekniği: Bizimle ilgili “sahada kazandığını müzakere masasında kaybeder” sözü meşhurdur. Türkiye bazı şahsi gayretler dışında hiçbir milletlerarası müzakereye ciddi bir biçimde hazırlanmış ve ona göre hazırlanmış değildir. En ciddi işler bile “idare etmek” şeklinde yürütülüyor. Gramyko, Stalinin milletlerarası konferansları daima iyi hazırlanarak katıldığını söylüyor. Müzakere ve savunmadaki kayıplarımızın bir kısmı da insanımızın “aile cenaplık” özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu devlet hayatına da yansımıştır. Bizim insanımız karşı taraftan gelen ısrarlara karşı fazla mukavim değildir, vermek kurulmak ister.

 

Dış Politika Vasıtaları: Dış politikanın iki önemli vasıtası vardır. Birincisi dışarıdaki vatandaşların, demokratik bir şekilde milli menfaatlerinin savunacak şekilde teşkilatlanmasıdır. Amerika’daki Rum ve Ermeniler lobi oluşturmuşlardır. Türkler yeni yeni teşkilatlanmaya başlamıştır. Kıbrıs Harekatında Amerikan ambargosunu Avrupa’daki iki milyon Türk’e rağmen delemedik.

Dış politikanın ikinci önemli vasıtası da dış ülkelerdeki dostlardır. Bizler dost kazanmakta ve muhafaza etmede pek başarılı değiliz. Yunanlılar dost ve destek kazanmada önde gelir.

Hareketsiz Diplomasi: Türk Dış politikası daima riskten kaçmıştır. Dış politikamızın seneler boyu sığındığı en büyük mazeret Sovyetler Birliği olmuştur. Aksiyon başlatmak isteyen her siyasi lider Sovyetleri bahane göstermiştir. Türkiye’nin elindeki imkanları her zaman akıllıca kullandığı söylenemez.

 

Dış İlişki Coğrafyası: Türkiye dış politika coğrafyası çok sınırlı tutulmuştur. Orta ve Latin Amerika, birkaç Kuzey Afrika memleketi dışında Afrika kıtasının tamamı, Uzak Doğu, Pasifik uzun süre ihmal edilmiştir. Yüze yakın memleketle ilişiğimiz sadece sathi ve şekli kalmaktadır. Pasifik gelecekte dünyanın önemli bir merkezi olmaya namzettir. Tarihi bağlarımız bulunan Çin ile de ilişkilerimiz iyi merkezi olmaya namzettir. Tarihi bağlarımız bulunan Çin ile de ilişkilerimiz iyi değildir. Bunun neticesinde Dünyada gördüğümüz Siyasi destek zayıf kalmaktadır.

Dış Politika Ekonomi İlişkisi: Türkiye ekonomik menfaati, diplomasinin bir aracı olarak kullanmak imkanına sahip değildir. Oysa günümüzde dış politikanın en etkili baskı aracı ekonomik menfaattir. Büyükelçiliklerimiz Türk işadamlarının dışarıdaki menfaat ve meselelerine sahip olmaktan kaçınmakta bunu hiçbir diplomatik etkinliği olmayan Hazine Müşavirliğine bırakmaktadır.

 

Dış Politika Araştırması: Dış politikada önemli bir husus da siyasi planlama ve araştırmaların, Dışişleri Bakanlığında böyle bir merkezi yoktur. Dışişleri Bakanlığı ile üniversitelerdeki çeşitli enstitülerin de bir işbirliği yoktur. Dışişleri Bakanlığı ile üniversitelerdeki çeşitli enstitülerin de bir işbirliği yoktur. Batı’da araştırma enstitüsü ve kuruluşlarının sayısı ve ihtisaslaşması sebepsiz değildir. Ayrıca Batı’da her siyasi partinin araştırma grupları vardır.

Siyasi partilerimizin programında dış politika klasik, yuvarlak cümleler şeklinde yer alır. Hükümet, programının dış politika bölümünü Dışişlerine Bakanlığı’na bırakır.

Dış Politika Zorluk ve Kozları:Dış politikamızın zorluğu iki sebeptendir: Tarihimizin büyüklüğü, İmparatorluk. Bizim büyümemiz, genişlememiz istenmez. Ayrıca müttefiklerimizin olmayışı da zorluklar arasındadır. Bazı milletler topluluklar kurmuşlardır Arap, İngiliz vs.. Batı ile olan işbirliğimizde din faktörünün de bir zorluk kaynağı olduğu ortadadır. Buna rağmen Türkiye konumunu iyi değerlendirebilecek bir politika takip ederse gelecekte eski imparatorluk dönemindeki gücünü yakalayabilir.

 

Dış Politika Grafiği: Atatürk dönemi dış politikası dinamik, başarılar sağlayan bir politikadır. Daha sonra hareketsiz bir politika. II. Dünya savaşına katılmamak ciddi bir başarı kabul edilebilir. Savaş sonrası ile imkanların dışarısında kalmayı başarı kabul etmek zor. 1950’li yıllar Amerika ile yakınlaşma dönemidir. Zorlu’nun Dışişleri Bakanlığı dönemi çok aktif geçmiştir. Koalisyon hükümetlerinde diplomasimizin çalışması hem zorlaşmış hem de ağırlaşmıştır. Türkiye milletler arası alanda etkin rol almaktan itina ile çekinmiş baş gösteren fırsat ve imkanları gereği gibi değerlendirememiştir,Milli menfaat sınırları dar tutulmuş Dünya coğrafyasının büyük kısmı adeta faaliyet sahası dışında bırakılmıştır. Devamlı savunma hesap verme durumunda kalınmıştır. Türk dış politikası mevcut ve tarihi potansiyelin altında seyretmiştir.