|
RİSALE-İ
NUR'DAN İKTİSADİ PRENSİPLER
Yayınevi: Yeni Asya Yayınlar
1. BÖLÜM:
GİRİŞ
İktisadi gelişmeler toplumun diğer alanlarda gösterdiği gelişmelerden ayrı olarak
tekil bir halde düşünülemez. Çünkü eğer bir toplum gelişmiş ve medeni bir ülke
ise bu sadece o ülkenin ekonomik gelişmesinin sonucu değil aynı zamanda o ülkenin
ticari, hukuki, ahlaki, kültürel, dini, siyasi, örf ve adetlerindeki inkişafının bir
sonucudur.
Günübirlik gayeler peşinde ufku ve hedefi sınırlı bir insan olmayan Bediüzzaman
iktisadı kainattaki en esaslı unsurlardan biri olarak görür, ve Allah'ın Hakim
isminin bir neticesi olarak kainatta herşeyin iktisat prensibi üzerine
yaratıldığını ve hiç birşeyin israfa mahal olamayacak şekilde yaratıldığını
ifade etmektedir.
A) İktisat Nedir?
- Fertlerin sonsuz sayıdaki çeşitli ihtiyaçları ile sınırlı imkanlar arasında
nasıl ahenk kurduklarını ve malların mübadelesindeki şartları araştıran sosyal
bir ilimdir.
- Şu unutulmamalıdır ki mübadele imkanların ihtiyaçlara göre sınırlı
olmasındandır, eğer her fert her istediğine sahip olsaydı mübadele olmazdı.
- İktisat nimetlere karşı bir şükür, israf ise Allah'ın nimetlerine karşı
hasaretli bir istihfaftır.
B) Kainatta İktisat
- Hakim olan Allah'ın bu isminin tecellileri kainatta hiç bir yerde israfa mahal
bırakmaz, ta ki insanın pislik eli ona müdahale etmesin.
- İlahi kudret hiç birşeyi israf etmez. Her şey en kısa, en kolay, en hafif, en
faydalı şekilde cereyan etmektedir.
- İsraf Hakim ismine aykırı düştüğü gibi, iktisat da onun lazımıdır.
- Hayat Batıda kabul edildiğinin aksine bir mücadele değil aksine büyük bir
yardımlaşma ile devam etmektedir. ( ağaç, balık, tilki örnekleri..)
- Rızkı temin etmede hırs sıkıntı ve zahmetin, kanaatlı olmakta rahatın sebebidir.
- Helal rızk iktidar ve ihtiyar ile ters orantılıdır.
- Kainat iktisat, temizlik ve israfsızlık esası üzerine kurulmuştur. Ve gerçek
iktisat da kamil bir imanın neticesidir.
- Dünyada insan eli değmese müthiş bir temizlik düzeni vardır. Dünyanın değişik
yerlerinde ölen o kadar canlı diğer canlılar tarafından temizlenmektedir ve
dünyanın önemli problemlerinden kirlilik problemi olmaksızın gerçekleşmektedir.
- Kendi dünyasını böylesine bir bilinçle kirleten yalnızca insanoğludur. Kainatın
temiz kalması Kuddüs isminin bir tecellisidir.
3. İnsan ve İktisat
- İnsan sabavetten, gençliğe, oradan ihtiyarlığa, oradan kabre, kabirden haşre, ve
haşirden ebede kadar bir yolcudur. Bu yolculuk sırasında ona cismaniyeti cihetiyle hiç
bir önem atfedilmezken, vazifesi itibariyle cihan kadar değerlidir. Bu görevi bize
bahşeden dünyayı bize hane, ay ve güneşi bir lamba yapan Allah vermiştir.
- İnsan organik yönünü ilgilendiren ihtiyaçları bir disiplin içerisinde ele
alınmalıdır. Ve bu da iktisat ilminin önemli bir konusudur. Çünkü her arzunu bir
ihtiyaç olarak kabul edilmesi ve karşılanması mümkün değildir.
- Ferdin huzursuzluğu ve saadeti ihtiyaç ve bu ihtiyaçların karşılanması
arasındaki dengeye bağlıdır. Bu da kişinin hiç bir zorlanmaya tabii olmadığı,
insiyatifi elinde tutacağı bir iktisat düşüncesi ile mümkündür.( Kapitalizm ve
sosyalimin insana yaklaşımı...)
- Şu unutulmamalıdır ki insanlar iktisadi faaliyetlerin bir vasıtası değil aksine
onların varlık sebebi ve gayesidir.
- Materyalist düşünce insanı fiziki yapısı ile değerlendirir ve onu alet yapan ve
ekonomik yapısı ile değer atfedilen bir varlık olarak görür.
4. Din ve İktisat
- Mide bir gıda istediği gibi, kalp, ruh, göz, kulak ve ağız gibi latife ve
duygularda Rezzak’ı Hakiki'den rızıkların isterler. İhtiyaç ve düşmanları çok
olan insanoğlu madden ve manen dayanabileceği ve bütün ihtiyaçlarına karşılık
bulabilecek olan bir kuvvete ihtiyaç duyar ki buda imanla temin edilir.
- İnançsızlık insan için mümkün değildir. Çünkü insanın ruhen, manen,
vicdanen, akıl ve fikir yönüyle terakkisini arzulayan ve telkin eden şeriatlerdir.
- Yunan ahlakçısı Plutaruque, " Dünyayı dolaşınız, duvarsız, edebiyatsız,
kanunsuz, servetsiz beldeler bulacaksınız, fakat mabedsiz beldeler bulamayacaksınız.
"
- Ferdin ve toplumun iktisadi hayatında din dengeleyici ve kontrol edici bir vazifeyi
yerine getirmektedir.
- İhtiyaçlar ve imkanlar arasındaki dengeyi israfı yasaklayan, insanı gerçek ve
zaruri ihtiyaçları için çalışmaya teşvik eden dindir.
- Günümüzde daha lüks bir konfor elde etmeye yönelik bir iktisat anlayışı dünyaya
hakim olmuştur.
- İnsanın zaruri olmadığı halde aşırı tüketim isteği bir hastalıktır. Fakat
Bediüzzamanın dediği gibi zaruri ihtiyaçları peşine kanaatle koşmakla insan izzetle
yaşayacağı rızkı kazanır.
- İktisadi hayatta din bir kontrolör olarak çalışmalıdır. Buda ibadetin verdiği
sorumluluk duygusu ile temin edilebilir.
- " İbadet dünya ve ahiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maade, yani
dünya işlerini tanzime sebeptir ve şahsi ve nev'i kemalata vasıtadır.
5. Kültür ve İktisat
- Kültür milletten çıkmış ve millete has değerler bütünüdür. İktisadi
faaliyetler ferdin ve bilhassa fertlerden teşekkül toplumdan ayrı düşünülemeyeceği
için iktisat ve toplum bu konuda birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Çünkü hiçbir
iktisadi prensip toplumdan soyut bir anlayış çerçevesinde uygulanamaz.
- Bizler ecnebilerden aldıklarımızı eğer onlar terakkiyata aitse almalıyız, yok
eğer sefahate dairse onlar muzırdır.
- Avrupa Bediüzzamanın ifadeleri çerçevesinde ikidir: Biri İsevilik dini hakikisinden
aldığı feyzle ilimleri takip eder, diğeri felsefei tabiyenin seyyiatını mehasin
zanneder ve beşeri sefahete ve delalete sevk eder.
- Bizler iki olan Avrupa’nın birinci kısmı ile dost olmalıyız. Çünkü ilk kısım
muzırdır ve milletimize zarar verir. Onlardan alacağımız manevi kültür bizi olumsuz
etkileyecektir. Çünkü bir ülkenin kalkınmasında manevi kültür maddi kültürden
önce gelir.
- Bizlerin manevi kültürünü şekillendiren İslamdan uzaklaşmamız nisbetinde
gerilemişiz, ona yaklaşmamız nisbetinde ilerlemişizdir. Ve buna tarih şahittir.
- Kur'an etrafında şekillenen bir fert ve onlardan teşekkül toplumda mücadele yerine
kardeşlik duygusu hakim olur. Ve madden hiçbirşeyin yaptıramayacağı yardımlaşma
duygusu insanlara hakim olur. Ve böyle bir toplumda İslamiyetin yayılması adına en
güzel örneği teşkil edecektir.
2. BÖLÜM:
İKTİSAT TARİHİ IŞIĞINDA BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
1.İnsanlığın Yaşama Devirleri:
Bediüzzaman insanlığın yaşama devirlerini ' beşerin edvarı
hamsesi vardır ' diyerek beşe ayırmıştır:
A) Vahşet ve Bedeviyet Devri
B) Memlükiyet( Kölelik) Devri
C) Esirlik Devri
D) Ecir( Ücretlik ) Devri
E) Malikiyet ve Serbestiyet Devri
2. Bediüzzamanın Sosyal Hayata Bakışı:
- Bediüzzaman faziletli bir insanın en mühim hareket tarzının tevazu ve mahviyetle
hayatı içtimaiye katılması olduğunu söyler.
- Bir müslümanın sosyal hayat yaşamasının sebebi onun hayatının en büyük
vazifelerinden biri olan ' İlayı Kelimatullahın ' ancak sosyal hayat içerisinde
yapılabilmesidir.
3. Bediüzzamanın Medeniyete Bakışı:
- Batının gelişmiş medeniyetleri sadece kendilerinin gayretlerinin değil aynı
zamanda diğer medeniyetlerden etkilenerek, farklı fikirlerin birleşmesinden
faydalanarak ve en önemlisi de İslamın yaydığı fikirlerden yararlanarak fakat onlara
karşı husumeti olan Avrupalılara İslamdan alınan unsurları sanki Yunanın eski
antikitesinden almış gibi sunmuşlardır.
- İlerde İslamın kuvvetiyle medeniyetin güzellikleri galip gelecek ve yeryüzü
pisliklerden temizlenecek.
- Medeniyeti hazıra beş menfi esas üzerine inşa edilmiştir:
1.Noktai istinadı kuvvettir. O ise, şe'ni tecavüzdür.
2.Hedefi kasdı, menfaattir. O ise, şe'ni tezahümdür.
3.Hayatta düsturu cidaldir. O ise, şe'ni tenazüldür.
4.Kitleler mabeynindeki rabıtası menfi milliyetçiliktir. O ise,
şe'ni müthiş bir tesadümdür.
5.Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi tatmindir. O heva ise, insanın
meshi manevisine sebep olur.
4. Kapitalizm:
- Hürriyet esastır. Fakat böyle bir ortamda fazla kazanma hergün daha fazla kazanma
arzusu meşru sınırlar içerisinde tutulamamıştır, ve bunu sağlayacak müessese ve
müeyyide yoktur.
- Kapitalizm kontrolsüz kazanma enerjisi, yoldan çıkmış kötü fırsatlar ve israf
edilen bir hayat olarak tanımlanabilir.
- İşçilere tanınan grev hakkı ve diğer sosyal güvenlik imkanları sosyalizmin
kapitalizme tesirleridir.
- Kapitalizmin bu hale gelmesinde Batı medeniyetinin kültürünün büyük tesirleri
vardır. ( Medeniyeti hâzıranın dayandığı ilkeler .. )
- Batının bu menfi ilkelere dayanması neticesi saadeti elinden alınmıştır. Çünkü
Batıda işçilerin olanca güçleriyle çalışmalarına karşı patronları çok büyük
miktarda para kazanmakta fakat bunun sebebi işçi emeğinin karşılığı olarak çok az
kazanmaktadır. Buda iki tabaka arasında uçurum ve isyanlara sebep olmaktadır.
- Sınırsız kar ve faiz sistemi kapitalizmin en büyük handikaplarındandır. Ve
Hıristiyanlık dini insanların dünya yaşamlarını düzenleme adına kurallar
vazetmediği ve etkili olmadığı için tabakalar arası uçurumlar büyümekte insanlar
dış ve iç dengelerini kuramamaktadırlar.
- Kapitalizmin başkenti Washington aynı zamanda sefaletin, açlığın ve yoksulluğun
da başkentidir.
- Ayrıca kapitalizm insanın sadece maddi yönünü ele alır ve onu kar amaçlı bir
makina gibi görür.
5. Sosyalizm ve Komünizm:
- Marksistlere göre sosyalizm komünizme geçişte yaşanması gerekli bir basamaktır.
- İlk tohumları Fransız İhtilaliyle atılmış olan sosyalizm vatan ve mukaddesatı
tahrip ederek komünizm ve anarşiye sebebiyet verecektir.
- Sosyalizmin hakim olduğu ülkeler zulmün, baskının hakim olduğu ve medeniyet ve
istiklaline sahip olmayan milletler olacaklardır.
- Kapitalizmin zaaf noktası olan üretimde başarı fakat dağıtımda başarısızlık
noktasından hareketle ortaya çıkan sosyalizm kar ve özel menfaat sağlamayı
düşünmeyen, kamu yararını esas alan bir sistemdir.
6. İslamın Üstünlüğü
- The Economist, ' ait olma duygusundan mahrum insanların daha acımasız olduğunu ve
bununda ilerleme için gerekli olan ferdiyetçi girişimi yıkmakta olduğunu
söylemektedir. Ve onu olumu manada yönlendirebilecek güç Allah inancı olabilir diyor
.'
- Batının yeniden yolunu bulması İslam sayesinde olacaktır.
- Üstad hazretleri kapitalizm ve sosyalizm hakkında biri necisir, diğeri encestir.
Tahiri mutlak yalnız desatiri İslamdır der.
- Kapitalizm ve sosyalizm hayatı iktisadi faaliyetlerden ayrı olarak değerlendirir.
İslamda ise vahdet prensibi vardır. O dualistir. Yani hem dünya hemde ahireti hedef
alır.
- Kapitalizm üretim ve tüketim dengesini kuramadı, ve denge üretimin artması ama
tüketimin dengesiz olmasına sebep olacak şekilde kaydı. Sosyalizmde ise insanın
teşebbüs özgürlüğünü kısıtlamış ve üretimde dengeyi sağlayamamıştı.
Sosyalizm tüketimde de zorlayıcı bir eşitlik sağlamıştır.
- İslamda fert iktisadi hayatta serbest bırakılmıştır, fakat ahlaki bazı tedbirler
onu frenlemiştir.
- İslamda insan sadece nefsine göre değil Allah’ın arzularına göre hareket edecek,
O'nun emir ve yasaklarını takip edecektir.
- Kapitalizm kar, rant ve faize dayanırken, sosyalizm kar, rant, faiz ve ayrıca
mülkiyeti de kaldırmıştır.
- İslam ise mülkiyet hakkını tabi karşılamış faiz ve aşırı karı
yasaklamıştır. İslamda gelir ya bir emek yada bir risk karşılığında elde
edilmelidir.
- Faizle birlikte şans oyunlarının da İslamda yeri yoktur. Kazanç güç sarfı ile
olacak, alın teri ile olacak ve emek karşılığında olacaktır.
- İslam lüks ve israfı yasaklamıştır. Çünkü modern iktisadi görüşlerinde kabul
ettiği gibi son 20 yıldır topluma hakim olan ' gösteriş tüketimi ' gelişmeyi
engelleyen en önemli unsurlardan biridir.
- Manevi ve ahlaki cephesi ile kültürel ve sosyal gelişmemiş bir toplumu sırf
iktisadi cephesini geliştirerek kalkındıramazsınız.
3. BÖLÜM:
BEDİÜZZAMANIN İKTİSADİ UNSURLARA BAKIŞI:
1. İktisadi unsurlar( üretim faktörleri)
- İktisatta emek, sermaye ve toprak gibi üç ana üretim unsuru vardır. Bazı
iktisatçılar bunlara müteşebbisi de ilave ederler.
A. Tabiat(Toprak)
- Toprak enerjisi ile, madenleri ile, bitkileri ile, hayvanları ile, ve kozmik
varlıkları ile insanoğlunun üretim yapmasında hammadde rolünü üstlenmiştir.
- Üretim ister istemez insanı mülk edinmeye sevk eder.
- Mülk insanların tabiatı paylaşma ve ona sahip olma isteğinden doğmuştur.
- Kapitalistlere göre mülk elde eden herkesindir. Sosyalistlere göre mülk toplumun
ortak malıdır ve mülkiyet edinme hırsızlıktır.
- İslama göre ise mülk Allah’ındır. Devlet ve şahısların ise onda itibari bir
sahiplikleri vardır.
- Şu unutulmamalıdır ki, meşru yollardan dahi kazanılmış olsa da zenginin malında
fakirin hakkı vardır. Ve onlar bu hakkı vermek zorundadırlar.
B. Emek:
- Toplum hayatının hareketli ve işgücünün verimli olması emek potansiyelinin iyi
değerlendirilmesine bağlıdır.
- Toplumda emek ve sermaye arasında bir denge kurulmalıdır. Yani sermaye sahibi emek
sahibinin hakkını sonuna kadar gözetmeli, hakkını alnının teri kurumadan
vermelidir. Emek sahibide çalışma sorumluluğunu gereği gibi ifade etmelidir. Böylece
arada dayanışma hakim olur.
- Atalet, sıkıntı sefahati, sefahet fakirliği ve bedbahtlığı doğurur.
- İslama göre insan emek sarfı sırasında yaptığı işten memnun olmalıdır. Ve
emeği karşılığı layık olduğu şekilde verilmelidir.
- İslamda sa'y(emek) asıldır.
- Efendimiz (sav) insanların kendi el emeğinden daha hayırlı bir gelir
kazanmadığını belirtmiştir.
C. Sermaye:
- İnsanlar tarafından üretilmiş ve üretime ayrılmış her çeşit alet, makina,
fabrika, bina ve hammaddeler yahut sahibine gelir getiren her çeşit vasıtalara sermaye
denir.
- İslamda sermayenin gayesi toplumun refah dengesinin teminidir.
- Bediüzzaman servetin zalimlerde toplanmasına karşı olmuştur.
- Eğer Allah kullarına eşit ve bol rızık verseydi, onlar muhakkak taşkınlık
ederlerdi. Ve ayrıca eğer bu gerçekleşseydi bir kısım insan diğerine işçi
olmazdı, ve tüm dünyadaki genel maslahatlar kaybolup giderdi
D. Sermayenin Kullanılması:
- Kapitalizm ve sosyalizm insanlığı siyasi ve iktisadi buhranlara sürüklemiştir.
- Hayatı içtimaide ben tok olduktan sonra başkası açsa bana ne ve sen çalış ben
yiyeyim toplumdaki tüm kargaşanın sebebidir. Bunları idame ettiren faizin devamı ve
zekatın terkidir. Bunlara karşı tek çare zekat ve hürmeti ribadır.
- J. J. Roussea devletin sağlamlaşması için iki ucun yakınlaştırılması
gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü birinden zorbalığı kışkırtanlar diğerinden
de zorbalar çıkar.
- İslam iktisatçılarına göre faizin kaldırılması ve zekatın uygulanması mühim
bir teşvik unsurudur. Atıl sermayeden pay almakla zekat iddiharı cezalandırır ve
yatırımı teşvik eder.
4. BÖLÜM:
MİKRO İKTİSAT VE BEDİÜZZAMAN
1.Mikro iktisadın yorumu
- Mikro ekonomi bir birimin, bir ferdin, ailenin, firmanın ekonomik davranış ve
faaliyetlerini inceler.
- Mikro iktisadın en küçük ünitesi insandır. İnsan unsuru arzulanan seviyeye
gelmeden başarılı bir İktisadi kalkınmadan söz edilemez.
- İktisadi buhranın temeli mikro iktisat açısından şu dört ana faktörde toplanır:
- Ferdi iktisadın noksanlığı
- Kanaatın almayışı
- Hırs
- İsraf aşırılığı
A. Ferdi iktisat
- İslami düşünce ihtiyaçlarla mevcut imkanlar arasında dengenin tesisini ve
kontrolünü şahsi iktisadın gerçekleştireceğini söyler.
- İnsan iktisat üzerine yaşarsa izzetle yaşayacağı rızkı bulur.
- İktisat ayı zamanda geçim sıkıntısı ve maişet derdinin de devasıdır.
- İnsanın yaratılıştan medeni bittab olması toplum içerisinde yaşarken birtakım
değerlerin tayin ve tesbitini gerektirir.
B. Hırs
- Hırs mahiyeti bakımından tesis ettiği acelecilik duygusu ile teşebbüslerin
başarısızlığına sebep olur.
- Hayatı içtimainin en müthiş marazı hırstır. Eğer malı çok seversen, hırs ile
değil belki kanaat ile malı talep et, ta çok gelsin.
- Müslümanların fakirliğinin sebebi onların dünyayı sevmemesi değil bilakis
onların hırsla dünyaya yaklaşmalarıdır.
- Kanaat duygusunun sınırının aşılması halinde;
- Birincisi kanaatsizlik, ikincisi haybet ve hasarettir, üçüncüsü ihlası
kırmasıdır.
- Bir insanda hırs ve ihlasın birarada bulunması imkansızdır.
- Hırs her alanda olduğu gibi iktisatta da dinin kontrolü altında tutulmalıdır.
C. Kanaat
- Helal kazançla iktifa etme, harama ve gayri meşhur yolara girmeme tarzında
yorumladığımız kanaat hırsın zıddı bir haslettir.
- Sebeplere başvurmak neticeye ulaşmak için şart ise de yeterli değildir. Netice
Allah’ın takdiriyledir. Fakat insan devamlı bir tekamül gayreti içerisinde olmalı,
fakat netice itibariyle kanaatlı olmalıdır.
- İslam ihtikarı(karaborsa) şiddetle yasaklamıştır. Efendimiz (sav) 40 gün gıda
maddelerini piyasaya sürmeyen Allah’tan ve oda Allah’tan uzaklaşır.
D. İsraf
- Ferdin maddi imkanlarını ihtiyaçlarına göre sınırlamaması israfın en belirgin
özelliğidir. İsraf lüks ve israf kapısını ve dolayısı ile rüşvet ve suiistimal
kapısını kapatır.
- İsraf kanaatsizliğe, o da çalışma şevkini kırmaya, sonra sürekli şekvaya, ve
dolayısı ile ihlasın kırılmasına ve riyaya sebep olur. Böylece izzet kırılır,
dilencilik yolu açılır.
- İsrafın her türlü kötü neticelerini önlemek için insanlar İslami bir şuurla
hareket etmeli, kanaat ve rızaya alıştırılmalıdırlar.
- İsrafın önüne maddi yaptırımlarla geçemezsiniz. Bu ancak dini ve manevi
unsurlarla olur.
- Kur’an’ın dediği gibi yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz.
- Eskiden İslam aç değildi. Refaha bir derece ihtiyaç vardı. Şimdi ise İslam
açtır, lezzete ihtiyaç yoktur.
- Batı diğer ülkelerden aldığı zenginliklerle dünyanın önde gelen ülkeleri
arasına girmiştir. Fakat eğer onlar israf ve dengesizlikler içerisinde gömülmeye
devam ederlerse, gelişmekte olan ülkeler birleşecek ve zengin ülkeleri bir gün alt
edeceklerdir.
- Sosyalizm israfı zor yoluyla kaldırmayı denemiştir. Liberal düşünceler iktisadi
tasarruf yoluyla bu problemi çözmeyi denemişlerdir. Fakat, Bediüzzaman israfın ferdi
eğitim yoluyla kaldırılacağını söylemiştir. Çünkü vicdanda makes bulmayan her
yaptırım sadece lafta kalmaya mahkumdur.
- Bir müslümanın parasını nasıl kullanabileceği örneği ...
2. Ekonomik psikoloji
- Ekonomik faaliyetlerin ilk ve son hedefi insanların ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Ekonomik faaliyetlerin insan ihtiyacını karşılama hedefi insan psikolojisini gündeme
getirmiştir.
- Servetler insanlar içindir, insanlar servetler için değildirler. Varlık durumları
yüksek olan insanların zenginliklerini artırmadan vazgeçmeleri iyi sonuçlar
doğuracaktır.
- İslam iktisadi eşitsizliği zekat, fitre, sadakalarla ortadan kaldırmayı
hedeflemiştir. Toplumun kaderini değiştirmede önemli bir rol oynayan değerli kişiler
topluma yayılarak fakirliğin önüne geçilebilir.
- Ekonomik psikoloji değerli insanları fakirliğe çare olarak görür, fakat önemli
bir problem daha vardı ki o da bu tip insanların nasıl yetiştirileceğidir. ( Burada
hizmetin insan yetiştirme metodunun önemi ortaya çıkıyor.)
3. Neden açlık tehlikesi?
- 18.yüzyılın sonlarında Thomas Malthus demografik gelişimin sonunda insanoğlunun
bir açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını ifade etmiştir. Fakat onun
toprağı ve teknolojiyi sabit, tarım kesiminde işbölümünü sınırlı kabul etmesi
onun bu yanlış görüşe varmasına sebep olmuştur.
- Teknolojik ve üretimsel gelişmeler 2 asır geçmesine rağmen bu tezi haklı
çıkarmamıştır.
- İslam iktisadı ise Rezzak İsmi Celilinin bir tecellisi olarak kainatta hiçbir
varlığın aç kalmayacağını aksine rızkının Allah’ın taahhüdü altında
olduğunu bildirir. Fakat insanların açlıktan ölmesi yemek azlığından değil
onların alışmış oldukları hayat düzeninden vazgeçmiş olmalarıdır. Yani terki
adetten neşet eden hastalıklar ölmelerinin asıl sebebidir.
- Kaynakların akılcı kullanılması neticesinde dünyamız bir trilyon insanı
besleyebilir.
- Carlyle'ın dediği gibi dünyamız ' bir tarafta iki milyon gömleksiz insan, diğer
tarafta iki milyon gömleği nasıl satacağını düşünen insanlardan ' ibaret bir
haldedir.
- İslamın dediği gibi komşusu aç iken tok olmama prensibi sadece fertlere değil
aynı zamanda toplumlara da şamil bir sözdür.
4-Ticaret bereketin kaynağıdır
- Bu kainat nedir sualine fenni ticaret cevabının verilmesi yani dünyanın gayet
muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok sanatlı bir dükkan
olması cevabı çok manidardır.
- Allah insanlara alışverişi helal kılmıştır.
- İnsanın çok çeşitli letaife sahip olması çok çeşitli meyiller, aruzular meydana
getirmiştir. Bu arzu ve ihtiyaçların karşılanması için çok sanatlara ihtiyaç
vardır. Bu da sa'y ve mübadele ile yani ticaretle olur.
- Maverdi kazanç yolarını üçe ayırır; ziraat, sanat ve ticaret
- Ticaret aynı zamanda eski zamanda olduğu gibi bir tebliğ vasıtası olarak
kullanılabilir.
- Dostluk sadece ticari olsa ticari faaliyet bitince menfaat bittiğin için dostluk da
biter. Ama İslam nazarından yaklaşılırsa bu dostluk ticaret bitse de devam eder.
5. Memuriyet
- Üstad herşeyden önce toplumun maddi ve manevi şartlarına ve değerlerine intibak
edebilen bir memuriyet modeli tasvir eder. Ve memuriyet ve emirlik ise millete hizmet
içindir görüşünü beyan eder.
- Bir hükümet her memura istidadı nisbetinde, vazifesi derecesinde, hizmeti miktarınca
ücret verilmelidir.
- Şimdilerde hayatın karışık yapısı itibariyle meşverete önem vermeli ve bu
müessese ile hayatı devam ettirmeliyiz. Çünkü bir insanın aklı bu kadar çok ve
çeşitli işe yetişmez ve yetmez.
- Yeniliklere intibak edemeyen memurlar tasfiye edileceklerdirler.
- İktidarların kendine has siyasi bir programları vardır ve bu programın uygulanması
ve başarısı bu programla intibak içerisindeki memur kadrolarını gerektirir.
- İnsanın şahsiyeti ve fıtri özellikleri arasında bir uyum olmalıdır. Yoksa çok
noktalarda bu iki şahsiyet arasında muhalefet doğar. Ama eğer ki uyum varsa insanın
iki şahsiyeti birbirine yakın olur.
- Vazifesi hizmetkarlık ve tabiatı çocukluk olanlar büyük rütbelere hakim olunca
kibirlenirler. Bu da tesanüdü bozar, işleri bulandırır.
Memuriyetteki sorumluluk:
1. İnsanın iyi ahlaklı olması işi iyi yapacağı anlamına gelmez.
Fakat iyi ahlak ayrıca bir tercih unsurudur. Üstadın dediği gibi kamu hizmetinde
maneviyat unsurundan mahrum insanların bulunması gerçek hamiyeti, adalet ve sadakati
ortadan kaldırır.
2. Bir işin görülmesinde asıl olan maharettir. Yani kabiliyettir.
Ayyaş olan bir adam ayık iken iyi saat tamir edebilir.
- Memuriyette işlerin hızlı görülmesi için maharet ön planda tutulmalıdır.
- İnsana iş bulmak için memuriyet kadrolarının açılmasına Üstad razı
olmamıştır. Çünkü bu kadrolar gizli işsizliği netice verir.
- Memuriyete sadece hamiyet ve hizmet için girilmelidir. Yoksa yalnız maişet ve menfaat
için girmek bir nevi çingeneliktir.
- Bizlerin geri kalmasında filcümle asker ve filcümle memur olmamız önemli bir
etkendir. Yani toplumun büyük kısmı üretken değil aksine tüketicidir.
- Bediüzzaman tekasüli (tembellik) olan tevekkülden sakınınız, işi birbirinize
havale etmeyiniz demiştir.
- Amire Allah’a isyanın olduğu yerde itaat edilmez. Amirin keyfi emirlerine memur
uymamalıdır.
- İlmin izzetinin korunması için ilim adamları maddi menfaat mülahazasıyla devlet
adamlarının ayağına gitmemelidirler.
- Devlete intisab eden sadece hizmet için girmelidir.
- Memurların bir özelliğidir ki onlar vazifede tembellikle kanaat edip maaşta kanaat
etmezler. Çünkü muhtaç olmayana yapılacak lütuf onu tembelleştirir.
3. BÖLÜM:
MAKRO İKTİSAT VE BEDİÜZZAMAN
1. Makro İktisat kavramı
- İktisadi buhranlar mikro seviyedeki çözüm ve tedbirlerin makro seviyeye
yaygınlaştırılmasına bağlıdır.
- Makro iktisat bir ülkenin sınırları içerisindeki iktisadi ilişkileri inceleyen
bilim koludur.
- Bediüzzaman bilhassa makro iktisadın önemli konularından kalkınma hakkında
orijinal fikirlere sahiptir.
2. İktisadi kalkınma ve geri kalmışlık
- Geri kalmışlık problemi ancak iktisadi, sosyal ve düşünce yapısındaki derin
değişmeler sonucu çözülebilir.
- Efendimiz(sav) tebliğ ettiği iman meseleleri dışında maddi ve manevi inkişafı ve
medeniyeti İslamiyetin kapısını açan bir sosyal inkişafı temin etmiştir.
Kalkınmanın Şartları:
A. Kalkınmanın coğrafi şartları
- Coğrafyanın çizdiği maddi yapı ülke kalkınmasında son derece önemlidir.
- Bediüzzaman Avrupanın kalkınmasında maddi ve manevi sebepleri sıralar:
- Manevi sebep tüm Avrupa’nın Hıristiyan olması ve bu sebeple birbirlerine bağlı
olmaları, işsizlere devletin yardımının bittiği yerde kiliselerin yardım etmesidir.
- Avrupa’nın maddi kalkınmasına gelince, Avrupa’nın dar, güzel, demir madeninin
bol olması gelişmedeki önemli etkenlerdendir. Bu maddi sebepleri şöyle
sıralayabiliriz:
1.Avrupanın hammadde zengini olması
2.Kara, deniz ve nehir ulaşımının oldukça iyi olması
3.Nüfusun toprağa nispeten yoğun olması kaynakların daha verimli
değerlendirilmesini gerektirmiştir.
4.Üretim tüketimi aşmıştır.
5.Üretim sebebi ile devletlerarası rekabet artmış buda
milletlerarası rekabeti artırmıştır.
B. Kalkınmanın siyasi şartları
1. Kalkınma engelleri ve çareleri
1.İslam aleminin geri kalmasında şu sebepler önemli etkendir:
- İslamın siyasi prensiplerine uymamak.
- Siyasi hayatta istismarcılığın yer bulması.
- Kifayetsiz alimlerin taassuplara saplanması.
- Avrupanın iyilikleri yerine menfi yönlerinin alınması.
- İslam aleminin uğradığı sömürgecilik.
2. Bunlara karşılık
- Çoğalan ihtiyaçları karşılayacak yetişkin bir kadro lazımdır.
- Meseleler meclislerde karara bağlanmalıdır.
- Fikir hürriyeti kalkınma kararlarında teminatçı ve hakim rolünü oynamalıdır.
2. Kalkınmada idareci rolü
- İdareciler ideal bir ruh yapısına ve çalışma disiplinine sahip olmalıdırlar.
- Osmanlının son zamanlardaki geri kalmışlığının sebebi kifayetsiz idarecilerdir.
- Her milletin manevi bir havuzu ve o havuzda bulunan manevi bir hazinesi vardır.
Yetersiz idareciler o havuzda ve manevi hazinede delikler açarlar ve ülkeyi felaketlere
sürükleyebilirler.
- Bediüzzaman komşu devletlerin küçüklüğüne rağmen bizden önde olmasını
idarecilerin tutum ve davranışları ile açıklamıştır.
3. Kalkınmada metod tercihi ve
esasları
- Bizler Japonlar gibi medeniyetlerin mehasinlerini almalı ve kendimize uydurmalıyız,
aynı zamanda maye-i bekamız olan milli adetlerimizi korumalıyız. Eğer onları terk
edersek milletimiz ihtiyarlar.
- Türk milletinin dini inanışları milli inanışları ile bütündür. Ve ayrımı
kabil değildir.
- Japonya’nın kalkınmasında etkili unsurlar:
1.Japonya önce manevi bir kalkınma ile işe başlamıştır.
Fertlerin milliyetçi ve maneviyatçı hisleri teşvik edilmiştir.
2.Sermaye birikimi devlet vasıtası ile olmuştur.
3.Toprağı daha iyi işlemek gayesi ile arazi reformu yapılmış
hemde vergiler daha düzenli bir hale gelmiştir.
4.Ama Japonya’nın kalkınmasında esas unsur çalışkan, kanaatkar,
disiplinli, makul ahenkli, aşırılıklardan uzak bir hayat tarzını benimsemiş olması
yatmaktadır.
- Türklerin askeri ve idari işlerle meşgul olup ticareti sekteye uğratmaları, ihmal
etmelerinin faturasını ağır ödemişlerdir.
C. Kalkınmanın iktisadi şartları
1.Çalışma hayatının esasları
- Toplumun kalkınması için hayatı tanzim edecek ve ekonomik hayatı güçlendirecek
tedbirler alınmalıdır. Bunlar;
A. Mesailerin tanzimi
- İlerleme adına yapılacak hamleler ancak planlı bir şekilde olursa verimli olur.
- Müslüman milletlerin maddi kalkınmada birbirlerine sahip oldukları üstünlükleri
iyi kullanarak yardımcı olmalıdırlar. Çünkü hiçbir müslüman millet tek başına
kısa vadede kalkınmayı gerçekleştiremez.
- İşler birbirini tamamlayacak şekilde yürütülmeli, harice muhtaç olmama prensibi
olmalı, bazı sahalarda ihtiyacı aşan yatırımlara yer verilmemelidir.
B. Taksimü'l
amal(ihtisaslaşma)
- İş bölümü başarını anahtarıdır. Bu kaideye uyulmadığı için fen ve sanat
alanında istidatların inkişafı engellenmiştir.
- Bir şahısın çok fenlerde mütehassıs olması beklenilemez.
- Sanattaki ihtisas dayanışmayı, faydayı ve üretimi artırmak gibi faydalara
sahiptir.
- İğneci örneği...
- Tek bir alanda mütehassıslaşma makinalaşmayı ve tasarrufu getirir.
- Umuma el atmak, umumu terk etmektir.
C. Emniyetin tesisi
- Piyasadaki güvensizlik ortamı insanların tasarruflarını değerlendirmesini engeller
ve faizci kuruluşlara kaymasına neden olur.
- Vadeli, taksitli, veresiye satışların arttığı günümüzde ticarette güven çok
önemlidir.
- İslamın esaslarında sıdk aynı zamanda terakkiyatın da temelini oluşturur.
D. Teavün düsturunun tahlili
- Sosyal bir varlık olan insan hemcinsleri ile ilişki kurmak zorundadır. Onlara
ihtiyacı vardır.
- Toplumsal dayanışma fertle fert, fertle devlet, müesseseler ile devlet ve devletler
arasında olur.
- Mesailerin tanzimi, taksimü'l amal, emniyetin tesisi ve teavün dinin evamiri
kudsiyesiyle ve takva ve salabeti diniye ile olur.
2. Emeğin Değerlendirilmesi
- Çalışarak emeğini değerlendireni Allah sever.
- Tembelane tevekkül değil dünyanın ahiretin tarlası olduğu bilinerek
çalışılmalı ve netice itibariyle Allah’a itimat edilmeli ve bu yolla tevekkül
edilmelidir.
- Bizler Avrupanın uzun yıllarda aldığı mesafeyi onları taklit ederek kısa zamanda
alabiliriz.
- Emek üretici olamayan ve topluma faydalı olmayan yerlerde harcanmamalıdır.
- Gizli işsizliğe netice veren imaret(memuriyet) temayülü kırılmalıdır.
- Kısaca emek cahilliğin ve fakirliğin izalesi için fen ve sanat alanlarında
kullanılmalıdır. Emek üretici fonksiyonunu icra edebilmelidir.
3. Şirketleşme
- Birden fazla kişinin sermaye ve emek birleştirmesine şirket denir.
- Teavün birliği kuvvetlendirir, teşarük eseri azimleştirir.
- Sermayelerin birleşmesi işletme giderlerini azaltır ve sermaye ve emeği daha verimi
hale getirir.
D. Kalkınmanın Manevi Şartlar
1. Kalkınmada Dinin Rolü
- Ekonomik hayatta ahlak faktörünün ihmal edilmesi itimatsızlık, hile ve yalan gibi
duygularla menfaat duygusunun gelişmesine sebep olur.
- Din hayatın her safhasında birleştirici rolü oynar.
- Şu bir gerçektir ki müslümanlar dine yaklaştıkları ölçüde terakki etmiş,
uzaklaştıkları ölçüde gerilemişlerdir.
- Bazılarını dediği gibi dini zühd ve terki dünya dini bir telkini değildir. Aksine
insanların onu yanlış anlamalarından dolayıdır.
- İslam havastan ziyade avamın tahassüngâhı olmuştur. Zekat ve sadaka ile havassı
avamın üstünde müstebid yapmamış, aksine fakirleri zenginler eliyle kollamıştır.
- Kalkınma ve ilerlemenin buharı din olacaktır.
2. Kalkınmada Psikolojik Ve Manevi Şartlar
Bediüzzaman kalkınmaya engel teşkil eden unsurları şöyle
sıralar;
1.Yesin yayılması.
2.Sıdkın ölmesi.
3.Adavete muhabbet edilmesi.
4.Müslümanları birbirlerine bağlayan manevi bağların bilinmemesi.
5.İstibdat arzularının yayılması.
6.Himetin şahsi menfaate hasredilmesi.
·Bunlara karşılık ;
1.Emel.
2.Ye'sin öldürülmesi.
3.Sıdk.
4.Muhabbete muhabbet, husumete husumet.
5.Himmeti millet olmak.
6.Meşvereti şeriyye.
·İnsan davranışları da aynı zamanda geri kalmışlığın bir
sebebidir; ki bu davranışları şöyle sıralayabiliriz:
1.Ümitsizliğe kapılmak.
2.Kendini üstün göreme hastalığı.
3.Ferdi düşünme ve başkasını düşünmeme.
4.Başkalarını tembelliğini kendine mazeret gösterme.
5.İşi başkasına bırakma hastalığı.
6.Rahatını fazla düşünme.
7.Allahın vazifesine karışma.
a. Emel
- Ümitsizlikten kurtulmak için emele sarılmalıdır. Çünkü ümitsizlik mani-i
herkemaldir.
b. Menfi rekabetin kaldırılması
- Herkes aynı Allah’a iman etmiş ve bu imanla fedakarlık ve gayret içerisinde
olmalı. Hırsa girmemelidir.
c. Çalışmada merhalelere dikkat etme ve sabırlı olma ihtiyacı
- İş icabına riayet edilmeli ve sonuçta acelecilik edilmemelidir. Vermeden almak
olmaz, ve sonuçlara kısa vadede ulaşamayabiliriz.
d. Kollektif çalışma şuuru
- Her fert toplumda yaşadığı için sosyal yaşama şuurunu muhafaza etmeli ve ortak
faaliyetlere girmelidir.
e. Havaleciliğin terk edilmesi
- Kendine güvensizliğin emaresi olan işleri başkalarına havale toplum hayatını en
büyük yaralarındandır.
- Havalecilik çalışma şevkini kırar ve insanı atıl hale getirir.
f. Rahat meylini terk etmek
- Toplumda fakirliğin ve sefaletin sebeplerinden biride meylü'r-rahattır.
- Atalet neticesi sıkıntı hasıl olur ve o da insanı sefahate atar. Sefahatte
medeniyetleri yıkıma götürür.
- Yaratılış itibariyle hareketli ve heyecanlı olan insan gerçek rahatı çalışma ve
emeğini meşru yollarda harcamakta bulur.
g. Doğruluk
- Kafir ve münafıkları müslümanlardan ayıran sıdktır.
- Bediüzzaman kendisine kalkınmanın ilk ve en önde gelen sebebi nedir diye sorulunca
'sıdk ' demiştir.
- İnsanı madden ve manen kuşatan bir dünya görüşü toplum kalkınmasında ve insan
saadetinin sağlanmasında en önemli bir esastır. Buda İslamın bünyesinde mükemmel
haliyle mevcuttur.
3. Hürriyet ve kalkınma
- İnsanın maddi ve manevi ihtiyaçları ve özellikleri hürriyetçi bir özellik
taşır.
- İnsanlarda daima bir tekamül ve terakkiyat meyli vardır. Ve hakikatlerde ruhun
hürlüğü içerisinde ve hürriyet vasıtası ile gerçekleşir.
- Makine-ı hayatın buharı hürriyettir.
- Hürriyet kanuna itaat etmek, onun yap dediğini yapmak ve yapma dediğini yapmamaktır.
- Fertler hürriyetlerini kullanırken meşruluk sınırı içerisinde kalmaya
mecburdurlar.
- Hürriyetin şeni ne nefsine ne de gayrısına zarar dokunmamaktır.
- Hürriyet adına herşeyin yapılması duygu ve kötü alışkanlıklara köle
olmamaktır.
- Hürriyeti mutlak vahşeti mutlaktır, belki hayvanlıktır. Tahdidi hürriyet dahi
insaniyet nokta-i nazarında zaruridir.
- Hürriyetler şeriat ile kayıt altına alınabilir.
- Gerçekte madden ve manen bir olan insan Kur'an tarafından sadece analiz için
ayrılır.
- İslami hürriyet ile ifade edilen hürriyet iki noktada toplanır ve bu hürriyetin
kendisinden bekleneni vermesi için şu iki şart olmalıdır;
1. Tezellül etmemek
2. Mazlumları zelil etmemek
·İstibdatçı ve sefih bir medeniyet anlayışına bedeviyet tercih
edilir.
4. Şura Ve Kalkınma
- Asrı saadetteki tatbikatın temelinde cumhuri bir hususiyet olduğundan Bediüzzaman
ben dindar bir cumhuriyetçiyim demiştir.
- Meşrutiyette hakimiyet millettedir, ve mevcudiyeti milleti görmek lazımdır derken
Üstad milletin yönetimde kararları yönlendirici bir etkiye sahip olması gerektiğini
ifade etmiştir.
- Üstad şuranın lüzumunu Şura 38 ve Ali İmran 159 'u delil göstererek beyan
etmiştir.
- Şura bizim devleti ömrü ebediyemiz olacak. Milletin bekası ile ibka edecek demiştir
Bediüzzaman.
- Haklı şura neticesinde üç elif yüz onbir olur. On adam hakiki ihlasla bin adam
kuvvetinde iş yapar.
- Üstad 2. Meşrutiyeti ekser milletvekili müslüman olduğu için ve meşverette de
karar ekserin olması münasebetiyle desteklemiştir.
5. Hürriyetin Sosyal-Siyasi-Ekonomik Gelişme İle Münasebeti
- Hürriyet insanın fıtraten sahip olduğu özellikleri ortaya çıkarır ve inkişaf
için zemin hazırlar.
- Hürriyetçi rejim sebebi saadet, şevk, insanı hayvanlıktan kurtaran bir vasıta,
İslamiyetin bahtını açacak anahtar, devlet ve milletin bekasını sağlayacak bir
vasıtadır.
- Tek kişinin iradesi ile yönetim doğru bile olsa her an kırılmaya elverişli ince
bir tel gibidir.
- Fertler hürriyet yoluyla kendi fikirlerini ifade edilebildiklerini görür, ve böylece
yönetim üzerinde hakimiyet sağlandığını görür ve daha aktif bir halde hareket
ederler.
- Yağmurun damlaları gibi ayrı kalan islam çabucak kurumaya ve yokluğa mahkumdur. Ne
zaman ki
birlik ve beraberliği temin eder, o zaman kalkınmış olan ülkelerin
tasullutundan kurtulur.
6. Eğitim Ve Kalkınma
- İnsanlar fıtraten masumdurlar. Fakat bu fıtri özelliklerin işlenme yolu onları
madden ve manen iyi ya da kötü yapar.
- Toplumlar sadece kanun zoruyla değil aynı zamanda din ve müspet ilimlerin
birlikteliği ile işleyen bir eğitim ile uyanır ve gelişir.
- Bediüzzaman dini ve müspet ilimlerin birlikte okutulmasını arzulamıştır. Çünkü
birinin ihmalinden taaasub diğerinin ihmalinden hile ve şüphe tevellüd eder.
- Hizmet için ortaya çıkmış bazı insanlar tamir ve ıslah yerine yıkmaya
çalışmaktadırlar. Bu da şikayetlerin ve aksaklıkların bir sebebidir.
- İttihat cehil ile değil, fikirlerin imtizacı ile olur. Bu da ilimle sağlanır.
- Önce ilmin imar edilmesi sonra maddi imarın düşünülmesi gerekir.
- Cehalet, zaruret ve ihtilaf düşmanına karşı, sanat, marifet, ve ittifak silahıyla
cihad etmeliyiz.
- Batıya gönderilen talebeler dini terbiyeden mahrum gittikleri için bozuk
dönmüşlerdir. Üstad buna karşı teknik eğitimin dinin hakim olduğu doğuda
yapılmasını arzulamış ve teklif etmiştir.
- Doğuda medrese açılmalıdır. Çünkü;
1.Medrese adı toplumun nazarında itibar sahibidir. Yapılması
gereken derslerin müsbet ilimlerle takviyesidir.
2.Bu ilim yuvalarında müsbet ve dinin ilimler beraber
okutulmalıdır.
3.Üstad doğuda açılacak bir üniversitenin Ortadoğu’da sulh ve
salahın temel taşı ve bir kalası olacağını söylemiştir.
- BÖLÜM:
İSLAMDA SOSYAL GÜVENLİK
1. Sosyal güvenlik kavramı:
- Sosyal güvenlik kendi iradeleri dışında tehlikeye maruz kalan insanların bu
tehlikelerin zararından kurtarılması garantisi olarak tanımlanabilir.
- Gerçekten hasta insanın korunması, ihtiyarların korunması, işsiz kalan yetimlerin
korunması gibi...
2. İslamda sosyal güvenlik kurumları:
- Sosyal güvenlik konusunda nihai bir model yoktur.
- İhtiyaç içerisindeki insanların asgari insan şerefine yaraşır şekilde hayat
sürmelerinin sağlanması gerekir.
A. Zekat
- Sosyal güvenlik alanında en büyük İslam yeniliği zekattır. İslamın köprüsü
olan zekat insanları isyanlardan, ihtilallerden, ihtilaflardan meydana gelecek
felaketlerin ilacı olan muavenetin tesisinin baş müsebbibidir.
- Zekatla havas avama merhamet ve ihsan, avamda havassa hürmet ve itaatle bakar.
- Zekat sırf Allah'a ibadet duygusu içerisinde verilmelidir.
- Zekat, zekat veya sadaka maksadıyla verilmeli, minnet altında bırakılmamalı, Allah
adına verilmeli, ihtiyaç sahiplerine verilmeli, israf olmamalı, fakirleşmek korkusuyla
terk edilmemeli, bizzat şahsi maldan verilmelidir. Zekat aynı zamanda ilim, fikir,
kuvvet ve çalışma ile de olur.
- Zekatı alan ihtiyaç sahibi olmalı, geçimini teminde kullanmalı, sefahatte
kullanmamalı, minnet altında kalmamalıdır.
- Zekatı hür ve zengin, asli ihtiyaçlarından fazla malı olan, nisap miktarına
ulaşan ve üzerinden bir yıl geçen her müslüman vermelidir.
- Zekat fakirlere, miskinlere, sadaka memurlarına, kalpleri islama ısındırılacaklara,
kölelere, esirlere, borçlulara, cihad edenlere ve yolculara verilir.
- Zekat aynı zamanda eğitim kurumlarının da bir gelir kaynağı olabilir.
- Zekat direk verilebileceği gibi daha düzenli kullanımı için bir organizasyon
kurulmalıdır. Çünkü ihtiyacı olmayana verilecek zekat onu tembel eder.
- Zekat zengin ve fakir arasında denge kurar. Hayatın hayatı iman olduğu gibi, sosyal
hayatın ruhuda zekattır.
- Zekat verimi artırır, milli geliri yeniden sosyal adalet yönünde dağıtır, zaruri
ihtiyaç teminini alışkanlık haline getirir, kaynak dağılımını düzenler, atıl
geliri azaltır, yatırımı artırır, toplam talebi artırır.
Menfi Gelir Vergisi:
- ABD de sosyal güvenlik alanında yenilerde ortaya çıkan bir kavramdır.
- Bir asgari gelir seviyesi belirlenmekte, bu çizginin üstünde olanlar devlete,
altında olanlara da devlet vergi geliri ödemektedir. Böylece ihtiyaç sahiplerinin
ihtiyaçları giderilmiş olur.
B. FAİZ:
- İhtiyaç içerisinde olanları yatırım yapacak olanlar, borç paraya ihtiyaç
duyarlar ve faizle para alırlar.
- Faiz İslam devletini tesisinde tedricen kaldırılmıştır. İlk Rum 39, sonra Nisa
160, Ali İmran 130, ve son olarakta Bakara 275 ile faiz tamamen kaldırılmıştır.
- Faiz buhranı hem başlatır hem de şiddetlendirir.
- Faiz muhtaç olan insanın borç aldığına kin ve haset duymasına sebep olur. Ve faiz
sen çalış ben yiyeyim anlayışını körükler. Aynı zamanda faiz alanı da meşru
olmayan yollara sürükler.
- Alemdeki kavga kapısını kapamak için faizi kaldırmalıyız. Çünkü faiz yiyenler
ahlaki vasıflardan uzaklaşırlar, ve onlarda fazilet duygusu aramayız.
- Beşer Kur’an’ın faizi yasaklaması emrini dinlemedi ve büyük silleler yedi. !929
dünya iktisadi buhranı ve 2. Dünya savaşı bunun örneklerindendir.
- Şu hali hazır medeniyetin altından faiz taşını çeksek o medeniyet kasrı
çökecektir.
- İslamda karzı hasen vardır ve böylece insanlara ihtiyaç duydukları para faizsiz
verilir. Üretimde sermaye kendi kaynaklarının kullandıkları halde sermayesi
yetmeyenleri şirketleşmesi kendi faydalarınadır.
- Günümüzde görüyoruz ki faizsiz hatta düşük faizli ekonomilerde bile istikrarlı
bir piyasa oluşur ve üretim artar.
- İslamda faizsiz bankalar su üç usulle çalışır:
Müşaraka:
- İki yada daha çok kişinin karı paylaşmak kaydı ile ortaklık kurmasıdır.
- Bankalar ise verdikleri fona karşılık kara muayyen bir nispette ortak olurlar. Ve
böylece bir yatırımı desteklemiş olurlar.
- Kar ve zarar aynı nispette paylaşılır.
Mudaraba:
- Bankalar projenin tüm masraflarını karşılarlar. Müşteri ise sadece işe emek ve
ustalığını koyar.
- Kar önceden iki taraf arasında belirlenen ölçüde paylaştırılır. Zararı banka
temin eder. Çünkü müşteri zaten yeterince zarar görmüştür.
- Kötüye kullanmaya karşılık bankalar projeleri iyice etüd eder, inceler, ve ayrıca
müşteriden ayrıntılı hesap ister.
Murabaha:
- Bu bir satış türüdür. Satıcı maliyetini bildiri, ve bu maliyet üzerine
anlaştığı miktarda kar koyar. Faizsiz kurumlar bu yolla direkt ticaretle
uğraşırlar.
- Faizsiz bankalar ayrıca sosyal yardım fonları ve zekat sandığı tesis ederler.
Böylece ihtiyarlar, darda kalanlara, talebelere, evlenecek olanlara, faizsiz ve yeri, ne
göre karşılıksız para temin edilir.
- BÖLÜM:
DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER
1. Konuya genel bir bakış:
- Ülkeler arası ilişkiler sadece iktisadi, ekonomik, siyasi sebeplerle açıklanamaz.
Türkiye’nin AB'ye alınmamasının en büyük nedenlerinden biri dinimiz İslamdır.
- Bir devletin dışa bağımlılığı üretemediği ihtiyaç malları oranında artar.
Üstadın da dediği gibi devletler arası ilişkiler siyasetten çok ideolojik olmaya
başlamıştır.
- İslam ülkelerinin siyasi bağımsızlıkların rağmen ciddi bir işbirliği
yapmazlarsa gerçek bağımsızlıklarına kavuşamazlar.
2. Bediüzzamanın Batı ile ilişkilere bakışı:
- Bizler Batının müsbet yönü ile ilim ve irfanına talip olarak işbirliği
yapmalıyız. Çünkü tariki gayrı meşru ile bir masadı takip eden maksudunun
zıddıyla ceza görür.
- Batı ile asgari müştereklerde birleşmeli onlarla ekonomik ve siyasi işbirliğine
gidilmelidir. Bizim onlardan müslüman olan bir sıfatı yada güzelliği almamızda bir
mahsur yoktur.
3. İslam dünyasını durumu:
- Tiflis’te Bediüzzaman ve polis arasındaki konuşma...
- Bediüzzaman ben islam alemine intizamı bozulmuş bir meclis nazarıyla bakıyorum der.
İstikbalde İslamiyetin kuvvetiyle medeniyetin güzellikleri zemin yüzünü pisliklerden
temizleyecektir.
4. İslam ortak pazarı
- Her ne kadar müslüman ülkeler arasında bazı birliktelikler olsada bunlar yeterli
değildir. Özellikle de yaptırım güçleri fazla olmasında rağmen bu gücü
kullanamamaktalar.
- Kaliteli üretim müslümanların Batı sultasında kurtulmasının tek anahtarıdır.
- Müslümanlar
1. Güçlü dev ekonomik
birliktelikler kurmalı
2. Herbir ülkede ekonomik etkinliği ve sosyal refahı sağlayacak
yapısal dönüşümler yapılmalıdır.
5. İslam Birliği (İttihadı İslam )
- Müslümanların birlik ve beraberliğini zaruret, incizap, temayül, tecarüp,
tecavüp, ve tevatür sağlayacaktır.
- Allah için sevin düsturu İslam milletlerini birbirine bağlayacaktır. Ve İslam
ülkelerindeki iktidarlar birbirlerinin teveccühlerini kazandıracak icraatlar
yapmalıdırlar.
- Hacc İslam birliğinin tesis edilmesinde önemli bir vasıta olarak kullanılmalıdır.
- Değişik vasıtalarla birliği sağlanmış İslam milletleri bir ABD gibi olacaktır.
Ve böylece insan potansiyeli açısından bakir bir güç İslam kardeşliği
çerçevesinde birleşirse ve organize olursa dünya dengeleri İslam devletleri adına
altüst olur.
|