KUR'AN-I KERİM'DE KARAKTER EĞİTİMİ

Yazar : Musa Kazım GÜLÇÜR

Yayınevi : Işık Yayınları

Baskı : İzmir / 1994 / 98 shf.

 

Eğitim ve Karakter Eğitimi

“İnsan hazır olmayan ham kabiliyetlerle dünyaya geldiği için hayatının sonuna kadar bir öğrenci bir çırak olarak kalıyor. Bunun için insanın eğitime, eğitilmeye ihtiyacı olur.” İnsanoğlu artık hayvanları bile eğitmeye başlamıştır. Yine insan tecrübesiyle insanı eğitmek için gerekli olan çevre, zaman, bilgi gibi etkenleri kullanarak ve yine zaman yol ve sonuçtan karlı olan tecrübe aktarımı ile eğitim faaliyetlerini dikkatle almak zorunda kalmıştır.

Karakter: Bir bireyin kişiliğini oluşturan ve çevresine gösterdiği tepkileri belirleyen sürekli duygusal niteliklerin tümüne verilen addır. Seciye huy, tabiat, mizaca benzer manalara gelir.

Deneyler, insandaki doğuştan karakterleri az veya çok ama sürekli olarak gizleyen ve iten sonradan edinilmiş bir karakterin ortaya çıktığını göstermektedir ama doğuştan karakterin ortadan kalkması azda olsa imkansız değildir. Normal bir kimsenin kendi karakterini yeterince enerjik bir irade çabasıyla değiştirme gücüne gelince bu durum varlığı inkar edilmeyen bir gerçektir. Bunun içindir ki psikolojik ve manevi hayatı durmadan değişir, gelişir ve hatta sonsuz bir şekilde ilerleyebilir. Çevre, statü ve rol farklılıklarının karakter üzerindeki etkisi büyüktür.

Karakterin eğitilmesi konusunda Cenab-ı Hak emir, nehiy ve cezaları insanın kaldırabileceği kapasitede yaratmıştır. İyi ve kötü duygular vermiş, insanı serbest bırakmış ama iyiyi seçmesi için yol göstermiştir. Kötüden uzaklaşması için korkutmuş, iyiyi övmüş ve teşvik etmiş ve neticesini müjdelemiştir.

I. BÖLÜM

KUR'AN'DA İNSANININ TEMEL KARAKTERLERİ

1)Kur'an'ın İnsana Bakış Açısı

İnsanın karakter yapısı onun yaratılışından kaynaklanmaktadır. Objektif olmamakla beraber Kur'an-ı Kerim'deki yaratılış maddeleriyle karakterin alakası şöyledir. Toprak insanın cehaletine işaret etmektedir. Çünkü toprak basit bir madde olarak algılanır. Çamur ise onun cimriliğine dalalet eder. Çünkü çamurda tutuculuk, yapışkanlık özelliği vardır. Pinti, cimri insan kendisine gelen malı, mülkü tutup dağıtmamak infak etmemekle çamurdan yaratılmış olma özelliğini yansıtıyor gibidir. Tini lazip (Yapışkan çamur) ise insanın mümin'i görmeme ve kendinden beklenen ibadet vazifesini yerine getirmemekle sanki yerine çakılı kalmasını anlatmaktadır. Salsal (kuru çamur) ise onun zulüm sıfatına dalalet etmektedir. Çünkü zalim insan yaptığı zulümle sertliği ve kabalığı yansıtır. Hame-i Mesnun yani cıvık balçığa gelince bu da insan tabiatındaki ani değişimlerin ve kararsızlıkların simgesidir adeta. Kendisine nimet verildiğinde böbürlenen, rahmet çekilip alındığında da ümitsiz bir hal sergileyen insanoğlu cıvık balçığın şeklini andırır.

A) Bozgunculuk: İnsan Fıtraten savaşçıdır. İnançlarını, fıkirlerini savunmasının nedeni bu özelliğidir. Vatanın müdafaa ve Allah yolunda savaşmasının temelinde bu savaşçılık özelliği yatar ama insan bazen bu özelliğini menfi yönde kullanır ve bozgunculuk yapar. “Sizinle beraber savaşa çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı.” (Tövbe 47) “O vakti hatırla ki Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Melekler de biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıktan tenzih etmekle dolduğumuz halde orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek kimseleri mi yaratacaksın?” (Bakara 30)

B) Nankörlük: “Andolsun ki insan rabbine karşı çok nankördür.” (Adiyat 6) ayetiyle de anlatıldığı gibi insan rabbinin kendisine verdiği nimeti tanımaz, şükrünü eda edemez. İnsanının başına bir musibet gelince Rabbini hatırlar ve şekva eder ama kendisine nimet verilince sevinir, nimeti vereni de unutur. Allah-u Teâlâ “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma, çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir nede dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra 37) diye Peygamberimizi uyarıyorsa müslüman da büyüklenme hissine kapılabilir aslında dünyada verilen nimetler tadımlıktır. “Denizde size bir sıkıntı (boğulma korkusu) dokunduğu zaman ondan başka bütün yalvardıkların kaybolur. Fakat (O) sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine yüz çevirirsiniz.”(İsra 67) Babası oğluna bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş deyişi meşhurdur.

C) Zulüm: “Gökler yer ve dağların yüklenmediği emaneti alan insan onun hakkını tam yerine getirmedi ve getirmiyor. Çünkü o zalim ve çok cahildir.” (Ahnap72)

“Zulmün en büyüğü şirktir.”(Lokman 13) İnsanın insana zulmü ve insanın nefsine zulmü olur. Kur'an-ı Kerim'de “Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa o mutlaka nefsine zulüm etmiştir.” (Talak 1) buyurulmaktadır.

D) Cahillik: İnsanın tabiatında bildiğini yapmama özelliği vardır. Yapıp yapamayacağını bilmeden emaneti yüklenmesi bu sıfatından kaynaklanır. Ahzap suresi 73'üncü ayette Cenab-ı Hakkın Gafur ve Rahim sıfatlarını anlatır. Zulme karşı Gafur, cehalete karşıda Rahim, Şirk hariç zulümlerin affedileceğini söyler.

E) Zarara Uğradığında Duaya Yönelmesi: İnsan gücü yerinde iken bir gün zayıf düşeceğini aciz kalacağını hatırlamaz. Zayıf düşer veya zarara uğrarsa ondan kurtuluncaya kadar dua eder, sızlanır. Kurtulunca duası kabul olunca yine eski haline döner, vurdumduymazlığına devam eder.

Allah-u Teâlâ'nın hidayet, rüşd, doğruluk, muvaffakiyet ihsan ettiği kullar müstesnadır. Yine insan hasta iken sıhhate kavuşmuşsa bu sıhhati filan ilaç sebebi ile kavuştum der. Allah’ın verdiği mala bu malı ben kazandım der. Yani hastalık ve iflas durumunda Allah'a yönelen insanın bolluk ve sıhhatin sebebini kendisi veya ilaç olarak görüyorsa bu bir Tenaküzdür. Oysaki nimet şükrü, musibet sabrı getirir.

F)Rahmet Alındığında Yeis, Nimet Verildiğinde Fahur Olması:

“Eğer Biz insana bizden bir rahmet tattırdıysak da sonra onu kendisinden çekip alsak hemen o ümitsizliğe düşer nankör olur ve Andolsun kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırsak kötülükler benden gidiverdi der daha da şımarır böbürlenir.”(Hud 9/10)11'inci ayette ise “Ancak sabredip salih amel işleyenler müstesna” diyerek istisnada bulunmuştur.

G) İnsanın Hırslı Sızlanıcı Ve Cimri Olması: “Doğrusu insan hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır. Kendisine hayır dokundu mu vermez men eder. (Mearic19/21) Hadis-i Şerifte “Hırstan kaçınınız. Çünkü o sizden öncekileri helake götürmüştür. Hırs onlara cimriliği emretti, cimri oldular. Onlara (akrabalık münasebetlerini) kesmeyi emretti, kestiler.” Allah hayır ve şerri yaratmış ama yapmada insanı serbest bırakmış imtihan için. Herşey zıddıyla bilinir.

Cenab-ı Hak cimrilik ve hased gibi davranışların şu vasıfları taşıyan insanda olmayacağını söyler.

  • Ama 22 ve 23. ayette namazında dikkatli olanların bu vasıflardan müstesna olduğu buyrulur.

  • Yine 24 ve 25. âyetlerde ise insanların mallarında belli bir hissenin bulunduğu ve isteyen ile istemeyen arasında farketmediği geçer

  • Kişinin ceza gününü tasdik etmesi. (Mearic26)

  • Rablerinin azabından korkmaları (Mearic 26)

  • Irzlarını korurlar (Mearic 29) (Daha çok erkekler için söylenmiştir.)

  • Emanete ve verilen sözlere riayet ederler.(Mearic32)

H) İnsanın Aceleci Olması: “İnsan aceleci yaratılmıştır.(Enbiya 37) İnsan herşeyin hemen olmasını ister duasının hemen kabul edilmesini ister ayette muayyen bir şahıstan bahsedildiğini söyleyen İhn-i Cüreyc ve Deysi Hz. Adem'in yaratıldıktan sonra ruh henüz başına girince Allah'ın güneş batmadan yaratılışını acele ederek tamamla dediğini nakleder. Süddiye'ye göre ruh gözlerine ulaşınca cennet meyvelerini görmüş, midesine ulaşınca da bu meyvelerden yemek istemiş ama henüz ruh ayaklarına ulaşmadığı için yürümek istediğinde yürüyememiştir. Bu sebeple onun evlatlarıda acelecilik tabiatına varis olmuşlardır.

I) Zayıf Yaradılışlı Olması: İnsan çoğu zaman şehvet ve lezzet hislerine engel olamaz. Sıkıntı ve itaate sabredemez. Buhari'nin namazın elli vakitten beş vakite indirilmesi nakli zayıflığa bir örnektir ama sabretse sizden sabreden 100 kişiyi, bin kişiyi, ikibin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfa 66) buyuruluyor.

J) Mücadeleci Olması: Tartışmanın müsbet ve menfi yönleri vardır. “İnkar edenler Hakkı batılla yok etmek için mücadele ediyorlar.”(Kebf56) “İnsan tartışmaya her şeyden daha düşkündür.” (Kehf 54)

2) Kur'anın İnsandaki Temel Karakterleri Eğitimi

İnsandaki bozgunculuk duygusunu Kur'an mutedil bir dil kullanarak eğitir. Mesela “Ey insanlar!: Biz bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah 'tan korkun çünkü Allah'ın azabı çetindir.” (Maide 2)

Nankörlük Hac 5-66. ayette nimetlere karşı insanın kadirşinas olması gerektiğini bildirir ama insanın şükrüne Allah'ın ihtiyacı yoktur. Nankörlük ise, kendi nefsi aleyhinedir. Zulm'den korunmak için gereken şeyler daha evvel geçmişti. Zulüm Şura 42. ayette kınanır ve azabla müjdelenir.

Cehalet vasfı Kur'an da birçok yollarla eğitilir. İlmin ve Alimin yüce tutulması insanların ilme teşvik edilmesidir. “Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) “Rabbim benim ilmimi arttır de” (Taha 114) Yine Kur'an da tefekkür, teakkül, tebeddüt ve benzeri hasletlerle ilme ve bilgiye davet eden 700'den fazla ayet vardır.

Şükür: “Şayet inanır ve şükrederseniz Allah size azab etsin” (Nisa147) “Şükür nimetlerin artmasına sebeptir.” (İbrahim 7) diye geçer.

İçine düştüğümüz sıkıntı ve zor şartlarda ümitsizliğe kapılmayı Kur'an hoş görmemiş ümitli olmamızı istemiştir. Yakup peygamber oğullarına şöyle bir öğretide bulunuyordu: “Ey oğullarım Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira inançsız toplumdan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf 18hadis 23) Yine Kur'an böbürlenip şımaranların sonunun genelde felaket olduğunu ve verilen nimetlere böbürlenen insanları Allah-u Teâlâ sevmediğini belirtir.”(Nisa36Lokman l8 Hadis23)

İnsandaki acelecilik vasfı sabırla eğitilir. “O halde sende peygamberlerden azim ve irade sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret onlar için acele etme.”

İnsandaki duygular aşırılığa meyillidir. Burada geçen o aşırı duygular imtihan olarak yaratılmış Kur'an bütün duyguları hep bir seviyede tutmaya çalışır.

3 )İnsandaki Temel Karakterleri Eğitmek İçin Kur'an da Kullanılan Metodlar

A) Örnek Yolu İle Eğitim: İnsan ruhunada üstün insanları taklid etme ve örnek alma duygusu vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'i Allah en güzel örnek olarak göndermiştir. Peygamberlikten önce bile şahsi yaşantısında bir terbiyeci ve doğruluk rehberi olmuştur.

Bütün insanlığa hitap eden eğitimcinin diğerlerine örnek olması gerekir. Eğitimcinin yaşantısı belli ve açık olmalıdır. Söylediğini yaşama ve kişilik bakımından güvenilir olmalı ve kemal vasfını taşımalıdır. Hz. Muhammed'in hayatı her yönünden bilinir ve ona El-emin denirdi. Hacerül Esved'in yerine konması olayında peygamberlikten önce olmasına rağmen hakemlik yapmıştır.

B) Kıssa Yolu İle Eğitim: İnsan tarihini bilmek zorundadır. Mazideki önemli hadiseler büyük bir ahenk içerisinde ortaya koymalıdır. Zikredilen ve zikredilmeyen kötü huylarla alakalı kıssalar anlatarak o huyların düzeltilmesi gerekir. Böylece o yanlışı yapan insan kıssadaki düzeltmeyi kendine örnek alır. Maide 27-30'uncu ayetlerde Habil'in Kabil'i öldürülmesi ve karganın örnek alınarak gömülmesi Kehf 32.42. ayetlerdeki asi bağ sahibinin feryatları örnektir.

C) Öğüt Yolu İle Eğitim: Kur'an aynı zamanda bir öğüt kitabıdır. Öğüt birine nasihat edip kalbini yumuşatacak ve Allah'ın azabından korkutacak şeyleri anlatmak suretiyle o kişinin müsbet karakter arzeder duruma gelmesini sağlamayı amaç edinen bir faaliyettir. “Eğer kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi onlar için hem daha hayırlı hem de (imamlarını) daha pekiştirici olurdu. (Nisa 66) Öğütle örnek olmak birbirini gerektirir. Lokman suresinde (13-19) Hz. Lokman'ın oğluna öğüt vermesi umumu bağlar.

* Şirk koşmaması. Şirk en büyük zulümdür.

* Ana babasına iyi davranması. Önce Allah'a sonra ana-babasına şükretmesi gerektiği, masiyatte onlara itaat olmadığı

* Hardal tanesi ağırlığınca da olsa bir kayanın içinde veya göklerde de olsa Allah onu karşısına getireceği

* Namaz kıl, iyiliği emret ve kötülükten vazgeçmeye çalış. Başına gelenlere de sabret doğrusu bunların azmedilmeye değer işler olduğunu

* Küçümsemeyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüyenin Allah'ın sevmediği hasletlerden olduğunu

* Yürüyüşünde tabi ol, sesini alçalt, Seslerin en kötüsünün merkep sesi olduğu söylenir ve nasihat edilir.

D) Tergip, Terhib (Teşvik Ve Sakındırma) Yolu İle Eğitim: İslam terbiyesinin bu metodu Allah'ın insanı rağbetten doğan lezzet nimet refah us ile sakındırmadan meydana gelen elem acı kötü sonuç üzerine üzülme fıtratı ile yaratması üzerine bina edilmiştir

1) Ceza aslında her şahıs için zaruri değildir. İnsan vardır. Bir örnek ve öğüt yeter. Eğer bir kişi örnek öğüt ve hayra davetle ve uzun süre sabırla yola gelmiyorsa cezaya gidilir.

2) Kur'an bütün eğitim metodlarını kullanır.

a) Kur'an insanları Allah'ın razı olmaması ile korkutur.

b) Kur'an bazen (faizi bırakmayanlara karşı örnektir. Bakara 278-791) Allah'a ve Resulune harp açmakla korkutur

c) Bazen de ahiret cezası ile sakındırır. “Ve onlar ki Allah ile beraber başka tanrıya yalvarırlar. Allah’ın haram ettiği canı haksız yere öldürürler ve zina ederler. Kim bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamet günü onun için azab kat kat yapılır ve azabın içinde hor ve hakir olarak kalır” (Furkan 68-96)

d) Bazen de dünyevi ceza ile sakındırır. “Eğer topluca çıkmazsanız (Allah) size acı bir şekilde azab eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir.”(Tövbe 39) Zina ve hırsızlık cezası gibi...

Teşvik konusunda hem dünya hem de ahiret hayatında mükafat vaadedilir. Nebe 31-36, Müttaffifın 22-26, İnsan 11-22, Gafir 51, Hac 15 ayetler.

Yine sakındırma ile alakalı bu hadisi şerifi örnek verebiliriz.” Üç kişi vardır ki Allah onlarla kıyamet günü konuşmayacak ve onları teskiyede etmeyecektir. Hem onlar için acıklı bir azab vardır.”

1) Kibirinden dolayı elbisesini yerde sürükleyen

2) Verdiğini başa kakan

3) Ticaret malı için yalan yere yemin ederek fiyat yükselten.

NETİCE:

Bütün insanların zaaf noktalarını en iyi bilen Allah-u Teala onları en iyi eğitmenin yolunu peygamberlerimizde örnek kılarak göstermiştir. Eğitimci olan insanlara da bunu uygulamak düşer.